The meeting will reconvene in two hours after a brief recess.
- Toplantı, kısa bir aradan sonra iki saat içinde tekrar toplanacak.
The judge called for a recess of two hours.
- Yargıç iki saat ara verdi.
Breakfast is served from 7:30 a.m. to 11:00 a.m.
- Kahvaltı sabah 07:00-11:00 arası servis edilir.
She spoke for 30 minutes without a break.
- O, ara vermeden 30 dakika boyunca konuştu.
Tom backed his car out of the parking space.
- Tom arabasını park yerinden çıkardı.
Leave a space between the lines.
- Satırlar arasında bir boşluk bırak.
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
- Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
Search and rescue operations began immediately.
- Arama ve kurtarma operasyonları hemen başladı.
The trees are planted at intervals of thirty meters.
- Ağaçlar otuz metre aralıkla ekilir.
The meetings were held at intervals.
- Toplantılar belli aralıklarla gerçekleştirildi.
There is a wide gap in the opinions between the two students.
- İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
The gap between them has narrowed.
- Onlar arasındaki aralık daraldı.
He sought shelter from the rain.
- O, yağmurdan dolayı sığınak aradı.
Religion is freedom and justice being sought in the entire region.
- Din, bütün bölgede özgürlük ve adalet arayışıdır.
Let's take time out to elaborate a strategy.
- Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.
In the interim, please send all communications to Tom.
- Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.
The police promised Tom that they would look for his daughter.
- Polis Tom'a onun kızını arayacağına söz verdi.
Tom went out to look for something to eat.
- Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.
Everybody has the right to seek happiness.
- Herkesin mutluluk arama hakkı vardır.
Ye shall seek me, and shall not find me; and where I am, thither ye cannot come.
- Beni arayacaksınız ama bulamayacaksınız. Ve benim bulunduğum yere siz gelemezsiniz.
Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists.
- Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.
The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
- İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
How are relations between the two of them going?
- Onların ikisi arasındaki ilişkiler nasıl gidiyor?
Prices range from one to five dollars.
- Fiyatlar bir dolarla beş dolar arasında değişir.
They're just out of my price range.
- Onlar benim fiyat aralığının dışında.
Tom stopped looking for the treasure and went back home.
- Tom hazine aramayı durdurdu ve eve gitti.
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
- Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
There is only a marginal difference between the two.
- İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.
This car dealership has very thin profit margins.
- Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.
Dr. Svensen researched the issue so extensively that his bibliography makes up half the weight of his book.
- Dr. Svensen konuyu öyle geniş bir şekilde araştırdı ki onun kaynakçası kitabının yarı ağırlığını oluşturuyor.
Tom noticed a half-eaten hamburger on the dashboard of Mary's car.
- Tom Mary'nin arabasının torpido gözünde yarısı yenmiş bir hamburger fark etti.
Tom is the legal owner of this piece of land.
- Tom bu arazinin yasal sahibidir.
Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs.
- Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.
I'm in the middle of a meeting. Could I call you back later?
- Bir toplantının ortasındayım. Sizi daha sonra tekrar arayabilir miyim?
Tom threw rocks at Mary's window in the middle of the night to get her attention, but he ended up breaking her window instead and Mary's father called the cops.
- Tom onun dikkatini çekmek için gecenin ortasında Mary'nin penceresine taşlar attı fakat bunun yerine onun camını kırarak sonuçlandı ve Mary'nin babası polisi aradı.
The car went out of control and pitched headlong into the river.
- Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.
The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties.
- ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.
There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine.
- Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.
Do you know how to use these command line tools?
- Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?
Please put a comma between the two main clauses.
- Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.
Meanwhile, time is running out.
- Bu arada, zaman tükeniyor.
Meanwhile, I want to draw your attention to a point.
- Bu arada, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
They're on good terms with their neighbors.
- Onların komşularıyla arası iyi.
Tom is on good terms with Mary.
- Tom'un Mary ile arası iyidir.
It was raining all day long without intermission.
- Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
- Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
Arriving at the airport, I called her up.
- Havaalanına vardığımda onu aradım.
Call me this afternoon.
- Bu öğleden sonra beni ara.
They continued searching.
- Aramaya devam ettiler.
I thought you'd be out searching for Tom.
- Tom'u aramak için dışarıda olacağını düşündüm.
Let's take a short pause.
- Kısa bir ara verelim.
We should sometimes pause to think.
- Düşünmek için bazen ara vermeliyiz.
You should look up that word.
- O kelimeyi sözlükte aramalısın.
I often look up words in that dictionary.
- O sözlükte sık sık kelimeler ararım.
Martin Luther King spent his life seeking justice.
- Martin Luther King hayatını adalet arayarak geçirdi.
Believe those who are seeking truth and doubt those who have found it.
- Gerçeği arayanlara inan ve onu bulanlardan kuşkulan.
The mobile phone you have dialed is either switched off or outside the coverage area, please try again later.
- Aradığınız telefon ya kapalı ya da kapsama alanı dışında, lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.
In case of fire, you should dial 119 immediately.
- Yangın durumunda, hemen 119'u aramanız gerekir.
The water was so murky that the police divers had to search for the body by feel.
- Su o kadar bulanıktı ki polis dalgıçlar vücudu dokunarak aramak zorunda kaldı.
They did not have time to search for it.
- Onu aramak için zamanları yoktu.
She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate.
- İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.
Please bring your intermediate examination certificate with you to the first day of class.
- Lütfen ara sınav belgesini sınıfın ilk gününe kadar yanınızda getirin.
It's almost intermission.
- Gösterim arası olmak üzere.
It was raining all day long without intermission.
- Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.
Interpreters mediate between different cultures.
- Çevirmenler farklı kültürler arasında aracılık ederler.
He mediated between the two parties.
- O iki parti arasında aracılık yaptı.
The rough terrain checked the progress of the hikers.
- Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.
Let's divide the check between us.
- Hesabı aramızda paylaşalım.
Snorri Sturluson's stories tells, among other things, how Christianity was spread in Norway by force.
- Snorri Sturluson'un hikayeleri diğer şeylerin arasında Hristiyanlığın Norveç'te nasıl zorla yayıldığını anlatır.
I'm doing some history research and would like to ask you a few questions.
- Biraz geçmişi araştırma yapıyorum, ve size birkaç soru sormak istiyorum.
Confessions by St. Augustine tells us the timeless story of an intellectual quest that ends in orthodoxy.
- Aziz Augustine tarafından yazılan İtiraflar bize ortodokslukta biten entelektüel arayışın zamansız bir hikayesini anlatır.
Tom is always spacing out in class.
- Tom her zaman derse ara veriyor.
Every now and then, I play tennis for recreation.
- Ara sıra eğlence için tenis oynarım.
You'll be able to drive a car in a few days.
- Birkaç gün içinde araba sürebileceksin.
In America cars drive on the right side of the road.
- Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
Scientists can easily compute the distance between planets.
- Bilimciler gezegenler arasındaki uzaklıkları kolayca hesaplayabilir.
When meeting a person for the first time, be sure to pay attention to the distance placed between yourself and your partner.
- Birisiyle ilk kez karşılaştığında, kendinle arkadaşın arasına konulan mesafeye kesinlikle dikkat et.