arama

listen to the pronunciation of arama
Türkçe - İngilizce
search

Many men set out for the West in search of gold. - Birçok insan altın aramak için Batıya yola çıktı.

Tom wanted to become a search-and-rescue specialist. - Tom bir arama- kurtarma uzmanı olmak istiyordu.

research
sought
(Bilgisayar) do not dial
comprehensive search
seek

Everybody has the right to seek happiness. - Herkesin mutluluk arama hakkı vardır.

He decided to seek information elsewhere. - Başka yerde bilgi aramaya karar verdi.

(Bilgisayar) dial-in
seeking

I came here seeking justice. - Buraya adalet aramak için geldim.

(Bilgisayar) dialing

The dialing prefix for Bulgaria is +359. - Bulgaristan için arama öneki +359'dur.

ringing
(Bilgisayar) calling

I didn't feel like calling Tom. - Canım Tom'u aramak istemedi.

Tom scolded Mary for not calling to say she'd be late. - Tom Mary'yi geç kalacağını söylemek için aramadığından dolayı azarladı.

ransacking
quest; reconnaissance; hunting
law search, searching
search, searching, seeking; (police) search
exploration
search, exploration
lookup
searching

After three weeks of searching, he found well-paid work. - Üç haftalık aramadan sonra iyi ücretli bir iş buldu.

I thought you'd be out searching for Tom. - Tom'u aramak için dışarıda olacağını düşündüm.

{i} hunting

Tom is out job hunting. - Tom iş arama için dışarıda.

Tom has been hunting for a job since he lost his previous job last year. - Geçen yıl bir önceki işini kaybettiğinden beri, Tom bir iş aramaktadır.

prospecting
quest

If you have any more questions, please don't hesitate to call. - Eğer daha fazla sorunuz varsa, aramakta tereddüt etmeyiniz.

If you have any questions, feel free to call. - Herhangi bir sorunun olursa aramaya çekinme.

feel

Please feel free to call me up. - Lütfen beni aramaya çekinme.

I have a feeling that Tom wants to call the cops. - Tom'un polisi aramak istediğine dair içimde bir his var.

call a
in search
call

You should call your father as soon as possible. - Mümkün olduğu kadar kısa sürede babanı aramalısın.

I tried to call you last night, but you didn't answer. - Dün gece seni aramaya çalıştım, fakat cevap vermedin.

{i} reconnaissance

We were here on a reconnaissance mission. - Biz bir arama görevi için buradaydık.

{i} scouring
aramak
call

I'm gonna have to call you back. - Seni tekrar aramak zorunda kalacağım.

I just wanted to call you and let you know I'd be late. - Sadece seni aramak ve geç kalacağımı bildirmek istedim.

aramak
look for

Tom went out to look for something to eat. - Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.

She went out to look for a taxi. - O, bir taksi aramak için dışarı çıktı.

aramak
seek

Some Whites seek more imperial solutions. - Bazı Beyazlar daha muhteşem çözümler aramaktadır.

Some Asians seek more technological solutions. - Bazı Asyalılar daha teknolojik çözümler aramaktadır.

ara
{i} recess

May we have a short recess? - Kısa bir ara verebilir miyiz?

The judge called for a recess of two hours. - Yargıç iki saat ara verdi.

aramak
search

Many men set out for the West in search of gold. - Birçok insan altın aramak için Batıya yola çıktı.

Many men left for the West in search of gold. - Birçok insan altın aramak için Batı'ya gitti.

ara
{s} intermediary
ara
{i} break

Breakfast is served from 7:30 a.m. to 11:00 a.m. - Kahvaltı sabah 07:00-11:00 arası servis edilir.

The thief used a screwdriver to break into the car. - Hırsız arabaya girmek için bir tornavida kullandı.

arama yönü
(Bilgisayar) search
arama (telefon)
ringing
arama alanı
(Bilgisayar) lookup field
arama
(Bilgisayar) open search
arama bobini
search coil
arama devamı
(Bilgisayar) call proceeding
arama dizesi
(Bilgisayar) search string
arama durumu
(Bilgisayar) call status
arama emri
(Kanun) warrant of apprehension
arama formu
(Bilgisayar) search form
arama görevi
(Askeri) search mission
arama günlüğü
(Bilgisayar) call log
arama isteği
(Bilgisayar) call request
arama kabulü
(Bilgisayar) call accept
arama kartı
(Bilgisayar) calling card
arama kaydet
(Bilgisayar) save search
arama kipi
(Bilgisayar) search mode
arama metni
(Bilgisayar) search text
arama modu
(Bilgisayar) search mode
arama no
(Bilgisayar) call id
arama saati
(Bilgisayar) call time
arama sayfası
(Bilgisayar) search page
arama sonucu
(Bilgisayar) search result
arama süresi
(Bilgisayar) call duration
arama sırası
(Bilgisayar) search order
arama tarihi
(Bilgisayar) call date
arama telefon
(Bilgisayar) call
arama tuşları
(Bilgisayar) dial pad
arama yap
(Bilgisayar) make call
arama yapmak
carry out a search
arama yapmak
make a search
arama yeri
(Bilgisayar) dialing from
arama yeri
(Bilgisayar) look in
arama zamanı
seek time
arama zamanı
search time
arama ölçütü
(Bilgisayar) search criteria
arama ücreti
call fee
arama ücreti
call charge
arama motoru optimizasyonu
Search engine optimization, SEO
arama motoru optimizasyonu
(Bilgisayar) seo
arama adı
(Bilgisayar) search name
arama alanı
seek area
arama alt bölge genişliği
(Askeri) search subarea width
arama amaçlı
explorative
arama anahtarı
search key
arama ateşi
searching fire
arama bandı
(Bilgisayar) search band
arama bantı
(Bilgisayar) search band
arama başlat
(Bilgisayar) start search
arama belleği
searching storage
arama birliği
(Askeri) search unit
arama bobini
exploring coil
arama botu
(Askeri) retriever boat
arama bülteni
all-points bulletin
arama değeri
(Bilgisayar) lookup value
arama döngüsü
search cycle
arama dönüşü
search cycle
arama ekibi
search party

Let's organize a search party. - Bir arama ekibi organize edelim.

We should organize a search party. - Bir arama ekibi organize etmeliyiz.

arama emri
search warrant

Police can't enter the property without a search warrant. - Polis bir arama emri olmadan mülke giremez.

The police were at Tom's door with a search warrant. - Polisler bir arama emri ile Tom'un kapısındaydılar.

arama gecikti
(Bilgisayar) call delayed
arama genişliği
(Askeri) sweep width
arama hakkı
right of search
arama iletisi
(Bilgisayar) dial dialog
arama ilkesi
(Bilgisayar) dialing policy
arama iptali
(Bilgisayar) call abort
arama kapsamı
(Bilgisayar) search scope
arama kutusu
(Bilgisayar) search for box
arama kökü
(Bilgisayar) search root
arama listesi
(Bilgisayar) search list
arama metodu
search method
arama metodu
(Bilgisayar) how to dial
arama motoru
search engine

What search engine do you use? - Hangi arama motorunu kullanıyorsunuz?

What's your favorite search engine? - Favori arama motorun nedir?

arama müzekkeresi
(Hukuk) search warrant
arama onayı
(Bilgisayar) call confirm
arama oturumu
(Bilgisayar) call session
arama programı
map program
arama radarı
search radar
arama ruhsatı
(Hukuk) exploration license
arama ruhsatı
exploration licence
arama sahası
(Kanun) license area
arama süresi
search time, seek time
arama sütunu
(Bilgisayar) lookup column
arama taarruz birliği
(Askeri) search attack unit
arama tabanı
(Bilgisayar) search base
arama tarama
body search, police search
arama tarama
body search; police search
arama timi
(Askeri) search team
arama türü
(Bilgisayar) search type
arama türü
(Bilgisayar) lookup type
arama türü
(Bilgisayar) type of call
arama uyarısı
(Bilgisayar) search warning
arama ve kurtarma
search and rescue
arama ve kurtarma birimler arası komitesi
(Askeri) interagency committee on search and rescue
arama ve kurtarma birliği
(Askeri) search and rescue unit
arama ve kurtarma birliği (SRU) hatası
(Askeri) search and rescue unit (SRU) error
arama ve kurtarma birliği kara hızı; bölge unsuru; volt
(Askeri) search and rescue unit ground speed; sector pattern; volt
arama ve kurtarma bölgesi
(Askeri) search and rescue region
arama ve kurtarma durum özet raporu
(Askeri) search and rescue situation summary report
arama ve kurtarma görev koordinatörü
(Askeri) search and rescue mission coordinator
arama ve kurtarma görev kuvveti
(Askeri) search and recovery task force
arama ve kurtarma görev kuvveti
(Askeri) search and rescue task force
arama ve kurtarma görevi bilgi subayı
(Askeri) search and rescue (SAR) mission information officer
arama ve kurtarma görevi koordinatörü; sistem mastır kataloğu
(Askeri) search and rescue (SAR) mission coordinator; system master catalog
arama ve kurtarma mıntıkası
(Askeri) search and rescue sector
arama ve kurtarma talebi
(Askeri) search and rescue request
arama ve kurtarma telefonu (özel imdat hattı)
(Askeri) search and rescue (SAR) telephone (private hotline)
arama ve kurtarma temas noktası; uzay komutanlığı harekat merkezi; Uzay Harekat
(Askeri) search and rescue (SAR) points of contact; space command operations center; Space Operations Center (USSPACECOM)
arama ve kurtarma uydu yardımıyla takip
(Askeri) search and rescue satellite-aided tracking
arama ve kurtarma vukuat raporu
(Askeri) search and rescue incident report
arama ve kurtarma yönetim bilgi sistemi
(Askeri) search and rescue management information system
arama yapan kimse
searcher
arama yapmak
to carry out a search
arama yapmak
to carry out a search, to make a search
arama yönlendirme
call diverting
arama zamanı
search time, seek time
arama çalışmaları
research
arama çalışmaları yapmak
research
arama çalışması yapan kimse
researcher
arama çapı emniyet faktörü
(Askeri) search radius safety factor
arama çevrimi
search cycle
arama şekli
(Bilgisayar) dial using
arama-kurtarma hizmetleri
(Hukuk) search and rescue services
ara
{i} space

Today’s spacecraft use rockets and rockets use large quantities of propellant. - Bugünün uzay araçları roketler kullanıyor ve roketler büyük miktarda itici yakıt kullanıyor.

Tom backed his car out of the parking space. - Tom arabasını park yerinden çıkardı.

ara
{f} search

All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region. - Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.

Search and rescue operations began immediately. - Arama ve kurtarma operasyonları hemen başladı.

ara
interval

The volcano erupts at regular intervals. - Volkan düzenli aralıklarla püskürür.

The meetings were held at intervals. - Toplantılar belli aralıklarla gerçekleştirildi.

aramak
{f} miss

All the villagers went into the mountains to look for a missing cat. - Bütün köylüler kayıp bir kediyi aramak için dağlara gittiler.

The police have given up looking for the missing child. - Polis kayıp çocuğu aramaktan vazgeçti.

ara
gap

There was a great gap between the views of the two. - Bu ikisinin görüşü arasında büyük bir uçurum vardı.

There is a wide gap in the opinions between the two students. - İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.

ara
distance, space; break, breather; break, playtime; interval, pause, cessation, intermission; interlude; half time; relation, terms, footing; intermediate, intermediary; middle
aramak
ask for
ara
sought

He immediately sought a response. - Hemen bir cevap aradı.

They sought shelter from the rain. - Yağmurdan dolayı sığınak aradılar.

adres arama
address mapping
ara
time out

Let's take time out to elaborate a strategy. - Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.

ara
time, point in time
ara
interim

In the interim, please send all communications to Tom. - Ara sıra lütfen tüm iletileri Tom'a gönderin.

ara
look for

Why don't you look for Tom? - Niçin Tom'u aramıyorsun?

Tom began to look for a job three months before he graduated from college. - Tom, üniversiteden mezun olmadan üç ay önce bir iş aramaya başladı.

ara
seek

Make no mistake: we do not want to keep our troops in Afghanistan. We seek no military bases there. - Yanlış yapmak yok: Biz birliklerimizi Afganistan'da tutmak istemiyoruz. Biz orada askeri üs aramıyoruz.

Ye shall seek me, and shall not find me; and where I am, thither ye cannot come. - Beni arayacaksınız ama bulamayacaksınız. Ve benim bulunduğum yere siz gelemezsiniz.

aramak
to look for, to seek, to hunt for, to rake about/around; to search, to frisk, to shake sb/sth down; to call, to give sb a buzz, to call sb up;" " telefon etmek; to long for, to miss; to ask for
aramak
quest

If you have any questions, don't hesitate to call. - Eğer herhangi bir sorununuz varsa, aramak için tereddüt etmeyin.

If you have any more questions, please don't hesitate to call. - Eğer daha fazla sorunuz varsa, aramakta tereddüt etmeyiniz.

aramak
{f} comb
(telefon) arama
ringing
acil arama
emergency call
ara
buffer

Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists. - Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.

ara
footing
ara
relation

We must maintain the friendly relations between Japan and the U.S. - Japonya ve ABD arasındaki arkadaşça ilişkileri sürdürmeliyiz.

The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars. - İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.

ara
range

The students range in age from 18 to 25. - Öğrencilerin yaşı 18 ile 25 aralığındadır.

Prices range from one to five dollars. - Fiyatlar bir dolarla beş dolar arasında değişir.

ara
stop

How about stopping the car and taking a rest? - Arabayı durdurmaya ve biraz dinlenmeye ne dersin?

Tom stopped looking for the treasure and went back home. - Tom hazine aramayı durdurdu ve eve gitti.

ara
margin

This car dealership has very thin profit margins. - Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.

There is only a marginal difference between the two. - İkisi arasında sadece marjinal bir fark var.

ara
half

It took me an hour and a half to get there by car. - Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.

Let's meet halfway between your house and mine. - Senin evinin ve benimkinin arasında orta noktada buluşalım.

ara
(Bilgisayar) lookup
ara
leg

I still have a scar on my left leg from a car accident I was in when I was thirteen years old. - On üç yaşındayken içinde bulunduğum bir araba kazasından dolayı hâlâ sol bacağımda bir izim var.

Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs. - Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.

ara
middle

Our car broke down in the middle of the street. - Arabamız caddenin ortasında bozuldu.

The car stopped in the middle of the road. - Araba yolun ortasında istop etti.

ara
pitch

The car went out of control and pitched headlong into the river. - Araba kontrolden çıktı paldır küldür nehre düştü.

ara
(Mekanik) clearance
ara
cease

The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties. - ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.

ara
(Mimarlık) partition

There were Jews in Arab countries before the partition of Palestine. - Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı.

ara
comma

Do you know how to use these command line tools? - Bu komut satırı araçlarının nasıl kullanılacağını biliyor musunuz?

Please put a comma between the two main clauses. - Lütfen iki ana cümlenin arasına virgül koyun.

ara
meanwhile

Meanwhile, time is running out. - Bu arada, zaman tükeniyor.

Meanwhile, I want to draw your attention to a point. - Bu arada, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.

ara
(Bilgisayar) place call
ara
terms

They're on good terms with their neighbors. - Onların komşularıyla arası iyi.

Tom is on good terms with Mary. - Tom'un Mary ile arası iyidir.

ara
(Bilgisayar) place a call
aramak
forage
aramak
quest for
aramak
go for
aramak
ransack
aramak
call somebody up
aramak
long for
aramak
find

I'm here not to look for happiness but to find it. - Mutluluğu aramak için değil ama onu bulmak için buradayım.

Tom spent over three hours looking for his keys, but still couldn't find them. - Tom anahtarlarını aramak için üç saatten fazla harcadı ama onları hâlâ bulamadı.

aramak
be on the look-out for
aramak
seek out
aramak
look

I'm busy looking for an apartment. - Ben bir daire aramakla meşgulüm.

Mobs broke into stores looking for food. - Serseri grupları yiyecek aramak için mağazalara zorla girdi.

aramak
gun for
aramak
dial
aramak
respite
aramak
seek after
aramak
frisk
aramak
hunt up
aramak
call on

Don't bother to call on him. - Onu aramak için zahmet etmeyin.

aramak
scrabble
aramak
go
aramak
(deyim) lay hold
aramak
have a look-see
aramak
seeks
basit arama
(Bilgisayar) basic search
el ile arama
(Bilgisayar) manual dial
genel arama
(Bilgisayar) general search
İngilizce - İngilizce

arama teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

ARA
Automotive Recyclers Association
ARA
Awards and Recognition Association
ARA
Aracruz Cellulose S.A
ARA
A prefix applied to ships operated by the Armada de la República Argentina (ARA)
ARA
Applied Research Associates
ARA
Australian Retailers Association
ARA
Australasian Railway Association
Ara
A constellation of the southern sky, said to resemble an altar
Ara
An appraisal designation for Accredited Rural Appraiser awarded by the American Society of Farm Managers and Rural Appraisers
Ara
AppleTalk Remote Access Protocol that provides Macintosh users direct access to information and resources at a remote AppleTalk site
Ara
AppleTalk Remote Access
Ara
AppleTalk Remote Access With ARA, you can call your desktop Mac from a PowerBook and remotely access all the available files, printers, servers, e-mail, and so on
Ara
The physical body
Ara
Apple Remote Access, a protocol allowing network access from Macintosh systems via dialup Now almost entirely obsolete
Ara
(Amateur Rowing Association) The governing body for rowing in England, responsible for organising the National Championships (NatChamps) http: //www ara-rowing org
Ara
Appleshare Remote Access
Ara
AppleTalk Remote Access A protocol (and product) that provides system-level support for dial-in (modem) connections to an AppleTalk network With ARA, you can call your desktop Mac from a PowerBook and remotely access all the available services - files, printers, servers, e-mail, etc
Ara
Accounting Research Association
Ara
macaws
Ara
a constellation in the southern hemisphere near Telescopium and Norma
Ara
Apple Remote Access A software program from Apple Computer that allows one Mac to dial another Mac via a modem and, through AppleShare and/or Personal File Sharing, access local or network resources available to the "answering" Mac (Common resources include shared directories, servers, and printers ) Although I don't cover the issue much in this book, you can do some neat things with ARA and MacTCP
Ara
Apple Remote Access, a program to allow full access to the UVA network including IP and AppleTalk services (Novell file Servers) over a phone line from a Macintosh computer
Ara
a foot, (as a verb) to go
Ara
AppleTalk Remote Access, a protocol developed by Apple to allow PowerBook and Macintosh users to connect to an AppleTalk network over phone lines
ara
The Altar; a southern constellation, south of the tail of the Scorpion
ara
A name of the great blue and yellow macaw (Ara ararauna), native of South America
ara
macaws a constellation in the southern hemisphere near Telescopium and Norma
Türkçe - Türkçe
Aramak işi, taharri
Saklanan sanığın ve suç belgelerinin elde edilmesi için bir kimsenin ev, iş yeri gibi yerlerde, üzerinde ve eşyasında yapılan araştırma işlemi
taharri
arama bülteni
Güvenlik güçlerince yurt içinde ve dışında, kayıp kişi veya eşyaların bulunabilmesi için yayımlanan bülten
arama emri
Yapılacak araştırma işlemi için yetkili organdan alınan buyruk
arama izni
Yasa dışı ilişkilerle ilgili olarak delil toplamak, zanlı veya suçlu kişileri yakalamak için mahkemece güvenlik güçlerine verilen resmî izin
arama kararı
Arama yapılabilmesi için hâkim tarafından verilmiş karar
arama ruhsatı
Yer altındaki maden ve petrol arama işleri için verilen izin
arama tarama
Denizdeki mayınları toplama veya yok etme işlemi
arama tarama
Polisin kuşkulu gördüğü kimseler üzerinde bıçak, silâh, esrar gibi yasak şeyler araması
arama yapmak
Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak, taharri etmek
Aramak
bakmak
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Avlu
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Mıntıka, bölge
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Çıplaklık
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Geniş, çıplak arazi
ARÂ
(Osmanlı Dönemi) Komşuluk
Ara
antrakt
Ara
(Osmanlı Dönemi) MESAFE
Ara
(Hukuk) MABEYN
Ara
mabeyin
Ara
(Hukuk) FASILA
ara
Basketbol ve voleybolda takımların dinlenmek, taktik almak ve oyun alanlarını değiştirmek için kullandıkları süre
ara
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe
ara
Toplu bulunan nesnelerin veya kimselerin içi
ara
Roma mimarlığında üzerinde kurban kesilen sunak
ara
Güney Amerika'da yaşayan bir cins papağan
ara
Fasıla
ara
Aralık
ara
Futbol oyununun kırk beşer dakikalık iki devresi arasında verilen on beş dakikalık dinlenme süresi, haftaym
ara
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe. İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla
ara
Toplu jimnastik dizilmelerinde, sıradakilerin birbirlerinden yanlamasına olan uzaklıkları
ara
Sunak takımyıldızının Latince adı
ara
Bir oyunda, bir filmde dinlenme süresi, antrakt
ara
Samimiyet
ara
Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi
ara
İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla
ara
Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi: "Aralarına yabancı sokmak, nezaketsizlik olur."- M. Yesarî
ara
iri gövdeli bir papağan türü
ara
Papağan türleri
ara
Toplu bulunan nesnelerin veya kimselerin içi: "Aralarında anası babası ile Binnaz'ın da bulunduğu on sekiz işçiydiler."- N. Cumalı
ara
Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre
ara
Göz alıcı parlak renkleri olan bir papağan
ara
(Osmanlı Dönemi) fâsıla
aramak
Bir şeyin yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek: "Seni çok arıyorum, Ziyacığım."- C. S. Tarancı. Önem verip istemek. Şart koşulmak
aramak
Önem verip istemek
aramak
Araştırmak, yoklamak
aramak
Şart koşulmak
aramak
Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak: "Dükkânın içinde gözleriyle bir şeyler aradı."- S. F. Abasıyanık
aramak
Ziyarete, hatır sormaya gitmek
aramak
Ziyarete, hatır sormaya gitmek: "Bir kere düştün mü, ne arayan olur, ne soran!"- B. Felek
aramak
Bir şeyin yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek
aramak
Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak
ÂRÂ
(Osmanlı Dönemi) f. Süsleyen. Bezeyen
İngilizce - Türkçe

arama teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

arama motoru
(Bilgisayar) Search engine
Ara
Sunak (takımyıldızı)
ara
sunak
ara
ar
arama