Mary'nin sıkıntılı bir geçmişi var.
- Mary has a troubled past.
Tom çok sıkıntılı görünüyor.
- Tom looks very troubled.
Seni çok fazla rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I am sorry that I have troubled you so much.
Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I am sorry to have troubled you.
Bulanık sularda balık tutmaya mı çalışıyorsun?
- Are you trying to fish in troubled waters?
Fred, karısının dırdırından çok rahatsız idi.
- Fred was very troubled by his wife's nagging.
Haberden çok rahatsız oldum.
- I felt very troubled by the news.