zorlayıcı

listen to the pronunciation of zorlayıcı
التركية - الإنجليزية
compulsive

You're a compulsive complainer. - Sen zorlayıcı bir şikayetçisin.

Tom is compulsive, isn't he? - Tom zorlayıcı, değil mi?

stringent
coercive
compelling
insistent
exigent
high pressure
compulsory
drastic
(Hukuk) mandatory
(Ticaret) challenging
compeller
(Ticaret) coercive power
insist
exigency
{s} binding
zorla
hardly

Tom was so out of breath that he could hardly speak. - Tom o kadar nefessiz kaldı ki zorla nefes alabiliyordu.

I could hardly make out what she said. - Söylediği şeyi zorla anlayabildim.

zorlayıcı olarak
compulsively
zorlayıcı bir şekilde
(Hukuk) drastically
zorlayıcı neden
vis major
zorlayıcı nedenler
law forces majeures, circumstances beyond one's control
zorlayıcı olarak
drastically
zorlayıcı sebep
force majeure
zorlayıcı talimat
(Hukuk) mandatory instructions
zorlayıcı önlemler
(Hukuk) coercive measures
zorla
ill

A sudden illness forced her to cancel her appointment. - Ani bir hastalık onu randevusunu iptal etmeye zorladı.

Illness forced him to give up school. - Hastalık onu okuldan vazgeçmesi için zorladı.

zorla
(Bilgisayar) push

My parents pushed me to quit the baseball club. - Anne babam beni beyzbol klübünden ayrılmaya zorladı.

Don't push your luck. - Şansınızı zorlamayın.

zorla
forcefully
zorla
just
zorla
obtrusively
zorla
by main force
zorla
scarce
zorla
dominantly
zorla
against one's will
zorla
{f} force

Bad weather forced us to call off the picnic. - Kötü hava pikniği iptal etmemiz için bizi zorladı.

The army forced him to resign. - Ordu onu istifa etmeye zorladı.

zorla
muscle in
zorla
constrain
zorla
forcibly

The rioters were forcibly removed from the plaza. - Göstericiler zorla plazadan çıkarıldılar.

zorla
inflict
zorla
compulsorily
zorla
{f} obliging
zorla
{f} constrained
zorla
{f} forced

Bad weather forced us to call off the picnic. - Kötü hava pikniği iptal etmemiz için bizi zorladı.

The army forced him to resign. - Ordu onu istifa etmeye zorladı.

zorla
compel to
zorla
by brute force
zorla
{f} obligate
zorla
force to

We can't force Tom to do that. - Onu yapması için Tom'u zorlayamayız.

I'm not going to force Tom to do that. - Onu yapması için Tom'u zorlamayacağım.

zorla
{f} compelling
zorla
by force

The dentist pulled out my decayed tooth by force. - Dişçi çürük dişimi zorla çekti.

They took it by force. - Onlar onu zorla aldılar.

zorla
compel

I was compelled to do this against my will. - Zorla bunu yapmak için zorlandım.

War compelled soldiers to go to the front. - Savaş askerleri cepheye gitmeye zorladı.

zorla
force to be
zorla
compel to be
zorla
forcible
zorla
{f} forcing

Nobody's forcing you. - Hiç kimse seni zorlamıyor.

Nobody's forcing you to do that. - Onu yapman için hiç kimse seni zorlamıyor.

zorla
{f} obliged

Kate was obliged to read the book. - Kate kitap okumaya zorlandı.

zorla
uneasily

Tom shifted uneasily. - Tom zorla değiştirdi.

zorla
bulldoze
zorla
impel
zorla
forced on
zorla
perforce
zorla
constrainedly
zorla
at the point of the bayonet
zorla
under compulsion
zorla
by violence
zorla
only just
zorla
hard

I could hardly make out what she said. - Söylediği şeyi zorla anlayabildim.

Tom is having a hard time deciding what to wear to the party. - Tom partide ne giyeceğine karar vermede zorlanıyor.

zorla
1. by force, by main force. 2. by exerting pressure
zorla
coerce

We haven't been coerced in any way. - Hiçbir şekilde zorlanmadık.

Tom claimed that the contract was invalid because he'd been coerced into signing it. - Tom onu imzalamaya zorlanıldığı için sözleşmenin geçersiz olduğunu iddia etti.

zorla
constraining
zorla
pressgang
zorla
compelto
zorla
forceful
zorla
compelled

Black people were compelled to work in cotton fields. - Siyah insanlar pamuk tarlalarında çalışmak için zorlandılar.

I was compelled to do this against my will. - Zorla bunu yapmak için zorlandım.

zorla
forceto
التركية - التركية

تعريف zorlayıcı في التركية التركية القاموس.

ZORLAYICI
Zorlayan, mücbir
Zorla
(Osmanlı Dönemi) MÜKREHEN
Zorla
metazori
zorla
Zor kullanarak, zecren; metazori
zorla
Zor kullanarak, zecren, metazori: "Ona da bu hakikati zorla kabul ettirecekti."- Ö. Seyfettin. İstemeyerek, isteksiz olarak, zoraki: "Adama beş lira verdik, zorla başımızdan savdık."- B. Felek
zorla
İstemeyerek, isteksiz olarak, zoraki
zorlayıcı
المفضلات