He can't cope with difficult situations.
- Zor durumlarla başa çıkamıyor.
I wish you would tell me what I ought to do in this difficult situation.
- Keşke bu zor durumda bana ne yapmam gerektiğini söylesen.
She stood by him whenever he was in trouble.
- Her zor durumda olduğunda o yanında oldu.
I found myself in a tight spot.
- Ben kendimi zor durumda buldum.
Tom was put on the spot.
- Tom zor durumda bırakıldı.
I'm in a pretty pickle.
- Ben oldukça zor durumdayım.
He left me in the lurch.
- O beni zor durumda bıraktı.