Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

zirve

listen to the pronunciation of zirve
التركية - الإنجليزية
(Hukuk) summit

At last, we reached the summit. - Sonunda, zirveye ulaştık.

The mountaineer set out for the summit. - Dağcı zirve için yola çıktı.

peak

The morning rush is at its peak now. - Sabah koşuşturmacası şimdi zirvede.

The economy is at peak of a business cycle at present. - Şu anda ekonomi iş döngüsünün zirvesinde.

culmination
zenith
high

The air is very thin at the top of a high mountain. - Yüksek bir dağın zirvesinde hava çok incedir.

Mt. Everest is the highest peak in the world. - Everest dünyanın en yüksek zirvesidir.

pinnacle

Is man really the pinnacle of Creation, or just a freak of nature? - İnsan gerçekten yaratılışın zirvesi midir yoksa sadece bir hilkat garibesi midir?

He's unstoppable right now but the question is how long he can remain at the pinnacle of his career. - O şu anda durdurulamaz fakat sorun onun kariyerinin zirvesinde ne kadar kalacağıdır.

summit, peak, acme, apex doruk
sum

Who first reached the summit of Mt. Everest? - Everest Dağı'nın zirvesine ilk olarak kim ulaştı?

We finally got to the summit. - Sonunda zirveye vardık.

white heat
eminence
apex
vertex
top

Tom graduated near the top of his class. - Tom, kendi sınıfında zirveye yakın mezun oldu.

You look on top of the world every morning. - Her sabah dünyanın zirvesinde görünüyorsun.

payoff
height

That is the height of foolishness. - Bu, aptallığın zirvesidir.

pink
climax
head

She has always been at the head of her class. - O her zaman sınıfının zirvesinde oldu.

crown
pike
cusp
meridian
acme

When he was at the acme of his career, a scandal brought about his downfall. - Kariyerinin zirvesindeyken, bir skandal onun çöküşüne neden oldu.

apogee
cap
high tide
high-level
extremity
apices
zirve (ile ilgili)
climactic
zirve diplomasisi
(Politika, Siyaset) summit diplomacy
zirve toplantısı
summit talk
zirve toplantısı
parley
zirve toplantısı
summit

The whole world is watching the summit conference. - Tüm Dünya Zirve toplantısını izliyor.

The summit conference made a contribution to the peace of the world. - Zirve toplantısı dünya barışına katkı yaptı.

zirve toplantısı
summit conference
zirve yapmak (fiyatlar)
peak
zirve konferansı
summit meeting
zirve politikası
summitry
zirve sonuç bildirisi
summit final declaration
zirve toplantısı
summit, summit talk, summit meeting
zirve toplantısı
summit meeting
zirve toplantısı
summit conferance
zirve yapmak
hit the top
dip-zirve testi
(Ticaret) bottom-up test
sıra zirve
(Meteoroloji) massif
volkanik zirve
cone
التركية - التركية
pik
Doruk, tepe
En üst aşama
ZİRVE
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyin, hususan dağın en yüksek noktası, tepesi
zirve konferansı
Zirve toplantısının oluşturduğu konferans
zirve toplantısı
Doruk toplantısı
zirve
المفضلات