zincirlemek

listen to the pronunciation of zincirlemek
التركية - الإنجليزية
catenate
concatenate
(deyim) chain up
chain

I want to chain myself to that tree. - Kendimi şu ağaca zincirlemek istiyorum.

to arrange (something) in a series
shackle
chaining
zincirleme
successive
zincirleme
(Ticaret) joint and several
zincirleme
chain

I want to chain myself to that tree. - Kendimi şu ağaca zincirlemek istiyorum.

There was a chain-reaction crash during rush hour. - Yoğun trafikteki zincirleme bir kazaydı.

zincirleme
(Teknik,Televizyon) lap dissolve
zincirleme
sequence
zincirle
catenate
zincirle
{f} shackle

Sami shackled Layla with a chain. - Sami, Leyla'ya zincirle bağladı.

Let's shackle your feet with silver fetters. - Gümüş prangalarla ayaklarını zincirleyelim.

zincirle
{f} shackled

Sami shackled Layla with a chain. - Sami, Leyla'ya zincirle bağladı.

zincirle
{f} chaining
zincirle
concatenate
zincirleme
chaining
zincirle
{f} chain

The prisoner is in chains. - Tutsak zincirle bağlıydı.

The dog was chained to the post. - Köpek direğe zincirlendi.

zincirle
chained

Keep your dog chained up to the tree. - Köpeğinizi ağaca zincirlenmiş tutun.

I was chained to the desk all day. - Bütün gün masaya zincirlendim.

zincirle
enchain
zincirleme
(something's happening) like a chain reaction; (event's occurring) successively, one after the other
zincirleme
continuous
zincirleme
arranged in a series, arranged like the links of a chain; successive
zincirleme
continuous, successive, chain; chaining; lap dissolve
التركية - التركية
Zincirle bağlamak
Art arda, peş peşe gelmek
Zincirleme
müteselsil
Zincirleme
teselsül
zincirleme
Birbirini izleyen, art arda gelen, müteselsil, teselsül
zincirleme
Birbirini izleyen, art arda gelen, müteselsil, teselsül: "Zincirleme laflarla karşı tarafın ekmeğine kat kat yağ sürerler."- H. Taner
zincirleme
Zincirlemek işi veya durumu
zincirlemek
المفضلات