zimmet

listen to the pronunciation of zimmet
التركية - الإنجليزية
charge, responsibility, obligation, or duty
(Kanun) charge

Tom was charged with embezzling money from the city. - Tom şehirden zimmetine para geçirmekle suçlandı.

(Kanun) embezzlement

Sami was accused of embezzlement. - Sami zimmetine para geçirmekle suçlandı.

Tom pleaded guilty to embezzlement. - Tom zimmetine para geçirme suçunu kabul etti.

(Ticaret) liability
debt
debit
accounting debit (as opposed to a credit)
(a) debt; the totality of debts (owed by a firm)
zimmet bakiyesi
(Askeri,Ticaret) debit balance
zimmet bakiyesi
(Kanun) balance due
zimmet belgesi
(Askeri) debit voucher
zimmet dekontu
(Ticaret) debit note
zimmet listesi
(Askeri) statement of charges
zimmet suçu
(Ticaret) embezzlement
zimmet edilmiş
embezzlement was
zimmet sütunu
accounting debit column
borç zimmet
(Ticaret) debit
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) borç, sorumluluk
Bir ticaret kuruluşunun borçlarının tümü
Üstünde olan şey
Bir devlet dairesinin veya başka bir kuruluşun para işleri ile uğraşan görevlisine teslim olunan para veya eşya
Bir kimsenin yasal olmayan yollardan üzerine geçirip ödemeye zorunlu olduğu para
ZİMMET
(Osmanlı Dönemi) Himayeyi te'min eden ittifak
ZİMMET
(Osmanlı Dönemi) Mes'uliyet
ZİMMET
(Osmanlı Dönemi) Koruma zorunda kalma
ZİMMET
(Osmanlı Dönemi) Vicdan
ZİMMET
(Osmanlı Dönemi) Uhde
ZİMMET
(Osmanlı Dönemi) Alâkalı
ZİMMET
(Osmanlı Dönemi) Borç
ZİMMET
(Osmanlı Dönemi) Üst. Üstte olan şey
TEBERİEİ ZİMMET
(Hukuk) İlişiği olmadığını isbat
zimmet
المفضلات