They say that traditional Vietnamese feasts are living museums.
- Geleneksel Vietnam ziyafetlerinin yaşayan müzeler olduğunu söylüyorlar.
King Frederick loved hunting, wine, women and feasts.
- Kral Frederick avcılık, şarap, kadınlar ve ziyafetleri severdi.
I borrowed a necklace to wear to the banquet tonight.
- Bu gece ziyafette takmak için bir kolye ödünç aldım.
The banquet was in full swing.
- Ziyafete tüm hızıyla devam edildi.
I was satisfied with the steak dinner.
- Biftek ziyafetinden memnun oldum.
Tom and Mary are having a dinner party Monday evening.
- Tom ve Mary pazartesi akşamı bir ziyafet veriyor.
Tom and Mary are having a dinner party Monday evening.
- Tom ve Mary pazartesi akşamı bir ziyafet veriyor.