zi̇yafet

listen to the pronunciation of zi̇yafet
التركية - الإنجليزية

تعريف zi̇yafet في التركية الإنجليزية القاموس.

ziyafet
feast

You are a feast for my eyes. - Sen benim gözlerim için bir ziyafetsin.

They say that traditional Vietnamese feasts are living museums. - Geleneksel Vietnam ziyafetlerinin yaşayan müzeler olduğunu söylüyorlar.

ziyafet
banquet

They had a banquet at 12:00. - Onlar 12:00'de ziyafet verdiler.

The banquet was in full swing. - Ziyafete tüm hızıyla devam edildi.

ziyafet
dinner

Tom and Mary are having a dinner party Monday evening. - Tom ve Mary pazartesi akşamı bir ziyafet veriyor.

I was satisfied with the steak dinner. - Biftek ziyafetinden memnun oldum.

ziyafet
feast, banquet şölen, toy
ziyafet
treat
ziyafet
junket
ziyafet
beano
ziyafet
beanfeast
ziyafet
spread
ziyafet
entertainment
ziyafet
dinner party

Tom and Mary are having a dinner party Monday evening. - Tom ve Mary pazartesi akşamı bir ziyafet veriyor.

ziyafet meraklısı
convivial
ziyafet çekmek/vermek
to give (someone) a lavish meal or banquet; to hold a lavish meal or banquet in (someone's) honor
ziyafet vermek
banquet
ziyafet vermek
feast
ziyafet vermek
fete
ziyafet vermek
to give a feast
ziyafet vermek
throw a banquet
ziyafet çekmek
feast
ziyafet çekmek
regale
ziyafet
banguet
kavuşma şerefine ziyafet vermek
kill the fatted calf
kendi kendine ziyafet çekmek
give oneself a treat
kendine ziyafet çekmek
regale oneself on
kılık kıyafet, köpeklere ziyafet
(Konuşma Dili) He looks like something the cat brought in
ziyafet
jollity
ziyafet
symposiac
ziyafet
fete
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Karışık ve değişik olma
ziyafet
Konukları yemekli, eğlenceli ağırlama, şölen, toy: "Resmî ziyafetlerin ve büyük düğünlerin yemeklerini hep ona ısmarlamak âdet olmuştur."- R. N. Güntekin
ziyafet
Konukları yemekli, eğlenceli ağırlama, şölen, toy
ziyâfet
(Osmanlı Dönemi) insanlara, aziz misafirler için kurulmuş nimet sofrası
Ziyafet
(Osmanlı Dönemi) NAKİA
Ziyâfet
(Osmanlı Dönemi) SİMAT
Ziyâfet
(Osmanlı Dönemi) RİFADE