My failure did not weaken my self-confidence.
- Hatam, özgüvenimi zayıflatmadı.
The United States needed ten years of embargo in order to weaken Iraq.
- Birleşik Devletlerin Irak'ı zayıflatmak için on yıllık bir ambargoya ihtiyacı vardı.
Fever and constant coughing weakened the old lady.
- Ateş ve sürekli öksürme yaşlı kadını zayıflattı.
If you want to be slim, follow this diet.
- Zayıflamak istiyorsan, bu diyeti izle.
The doctor wants Tom to slim down a little.
- Doktor Tom'un biraz zayıflamasını istiyor.
The doctor wants Tom to slim down a little.
- Doktor Tom'un biraz zayıflamasını istiyor.
I'm trying to slim down.
- Zayıflamaya çalışıyorum.