O çok hassas bir durumdu.
- That was a very delicate situation.
Dini meseleler hakkında konuşmak hassas bir mevzudur.
- Speaking of religious matters is a delicate issue.
Fadıl, zarif Leyla'yı acımasız bir dünyadan kurtarmak istedi.
- Fadil wanted to save the delicate Layla from a harsh world.
Narin, zarif çiçekler çiçek açmış.
- The delicate, graceful flowers are in bloom.