zararına

listen to the pronunciation of zararına
التركية - الإنجليزية
at a loss

I'm selling my car at a loss. - Arabamı zararına satıyorum.

We had to sell the building because for years we had operated it at a loss. - Biz onu yıllarca zararına çalıştırdığımız için binayı satmak zorunda kaldık.

to (one's) disadvantage
disadvantageous
(selling something) at a loss
hard-up
adversely
expense
hard up
zarar
loss

Their losses reached one million yen. - Zararları bir milyon yene ulaştı.

We had to sell the building because for years we had operated it at a loss. - Biz onu yıllarca zararına çalıştırdığımız için binayı satmak zorunda kaldık.

zarar
injury
zarar
{i} harm

That incident harmed his reputation. - Kaza onun şöhretine zarar verdi.

Some of the ingredients are harmful, especially if you are pregnant. - Maddelerin bazıları, özellikle eğer hamile iseniz, zararlıdır.

zarar
damage

The flood did great damage to the crops. - Sel, ekinlere büyük zarar verdi.

The government compensated the farmers for the damage to the crops. - Hükümet çiftçilerin hasatlarının zararını telafi etti.

zararına satmak
sacrifice
zararına satmak
to sell at loss
zararına satmak
to sell (something) at a loss
zararına satış
sacrifice sale
zarar
{i} bad

Drinking on an empty stomach is bad for your health. - Boş mideyle içki içmek sağlığa zararlıdır.

Is eating between meals really bad for your health? - Öğünler arasında yemek yeme sağlığınız için gerçekten zararlı mıdır?

zarar
detriment

Tom's stressful job is having a detrimental effect on his health. - Tom'un stresli işi sağlığı üzerinde zararlı bir etkiye sahiptir.

If you eat a spoonful of sugar or a small piece of whole wheat bread, it seems that the bread would be less detrimental. - Bir kaşık şeker veya küçük bir parça tam buğday ekmeği yerseniz, ekmek daha az zararlı olacaktır.

zarar
{i} cost

The damage will cost us a lot of money. - Zarar bize çok paraya mal olacak.

zarar
ravage

They ravaged the countryside, obliterating everything in their path. - Kırsal alana zarar verdiler, yollarında her şeyi bozuyorlardı..

zarar
injuries
zarar
mischief

Thoughtless speech may give rise to great mischief. - Düşüncesiz konuşma büyük zarara neden olabilir.

zarar
impairment
zarar
{i} hurt

Tom didn't intend to hurt Mary's feelings. - Tom Mary'nin duygularına zarar vermek niyetinde değildi.

Come on, Joe. Just a glass of beer won't hurt. - Haydi, Joe. Sadece bir bardak bira zarar vermez.

zarar
red ink
zarar
damages

They demanded damages from the driver. - Sürücüden zararları talep ettiler.

Alcohol damages the liver. - Alkol karaciğere zarar verir.

zarar
wrong

A word spoken at the wrong time can do very much more harm than good. - Yanlış zamanda konuşulan bir söz iyilikten çok daha fazla zarar yapabilir.

I'm sorry I hurt you. Don't apologize. You didn't do anything wrong, Tom. - Ben size zarar verdiğim için üzgünüm. Özür dileme. Sen yanlış bir şey, yapmadım, Tom.

zarar
noxa
zarar
insalubriousness
zarar
(Tıp) chronic hazard
zarar
injuriousness
zarar
eviler
zarar
evilest
zarar
impair

Heavy smoking impaired his health. - Çok sigara içmek sağlığına zarar verdi.

zarar
devastation
zarar
prejudicial
zarar
pernicious
zarar
abuse
zarar
(Ticaret) deficiency
zarar
(Kanun) lesion
zarar
disfavor
zarar
detrimentalness
zarar
deprediation
zarar
bane
zarar
wastage
zarar
disadvantage
zarar
depredation
zarar
perniciousness
zarar
scathe
zarar
derogation
zarar
damage to
zarar
do damage
zarar
undermining

Lack of sleep was undermining her health. - Uyku eksikliği gizliden gizliye onun sağlığına zarar veriyordu.

zarar
to harm
müşteri çekmek için zararına satılan mal
loss leader
zarar
sacrifice
zarar
average
zarar
forfeit
zarar
prejudice
zarar
(Hukuk) damage, injury, loss, prejudice, derogation
zarar
damage, harm, injury, detriment; loss
zarar
wreckage
zarar
evil
zarar
maleficence
zarar
com. loss
zarar
encroachment
zarar
damage, injury, detriment, harm
zarar
disservice
zarar
havoc
التركية - التركية

تعريف zararına في التركية التركية القاموس.

ZARARINA
Zarar ederek
ZARAR
(Osmanlı Dönemi) Lüzumlu ve kıymetli bir şeyin eksilmesi veya kaybolması. Ziyan. Kayıp.(Zarar, birşeye dahil olan eksikliktir ki, hastalık veya körlük, topallık gibi sakatlık demektir. Nitekim anadan doğma a'maya ve pek zayıf hastaya darir denilir. Mühimmat ve levazım tedarikinden âciz olmak da bu mânadadır. Binaenaleyh zararlılar; dertli, sakat, âciz, özürlülerdir. Bunların gayrı olan gayr-i uli-z zarar ise, sahih, salim ve kadir olanlar demek olur. E.T.)
Zarar
ziyan
zarar
Bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, dokunca, ziyan, mazarrat: "Aldığı günlerde iyi para getiren oteli zararla kapatmaya başlamışlar."- M. Ş. Esendal
zarar
Bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, dokunca, ziyan, mazarrat
zararına
المفضلات