I barely missed being struck.
- Çarpılmaktan zar zor kurtuldum.
Tom always speaks in such a low voice that I can barely understand what he says.
- Tom her zaman öyle kısık sesle konuşur ki ne söylediğini ben zar zor anlayabiliyorum.
Tom just barely passed the test.
- Tom testi sadece zar zor geçti.
Tom just barely managed to earn enough money to pay the rent.
- Tom kirayı ödemek için yeterli parayı zar zor kazanmayı başardı.