I've always dated older women.
- Her zaman yaşlı kadınlarla flört ettim.
Have a good time on your date.
- Randevunda iyi zaman geçir.
What are the measures of time?
- Zamanın ölçüsü nedir?
Some read books just to pass time.
- Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
Which endings does this verb have in the present tense?
- Bu fiil geniş zamanda hangi takıları alır?
Relations between China and Japan have been tense recently.
- Çin ve Japonya arasındaki ilişkiler son zamanlarda gergin olmuştur.
From the moment he arrived there, he kept on bothering his doctor to tell him when he would be able to go home.
- Oraya vardığı andan itibaren, eve ne zaman gidebileceğini kendisine söylemesi için doktoru rahatsız etmeye devam etti.
Tom showed up at just the right moment.
- Tom tam doğru zamanda geldi.
When I was a child, I spent many hours reading alone in my room.
- Çocukken odamda yalnız başına kitap okuyarak çok fazla zaman geçirdim.
George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.
- George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu.
He always sings while having a shower.
- O her zaman duşta şarkı söyler.
He kept on working all the while.
- O,her zaman çalışmaya devam etti.
I want to ask them when their wedding day is.
- Ben onlara düğün günlerinin ne zaman olduğunu sormak istiyorum.
It rained heavily all day, during which time I stayed indoors.
- Tüm gün şiddetli yağmur yağdı, bu zaman zarfında evde kaldım.
When will the rainy season be over?
- Yağışlı sezon ne zaman bitecek?
When does the rainy season in Japan begin?
- Japonya'da yağmur sezonu ne zaman başlar?
When will you return?
- Ne zaman geri döneceksin?
When can I swim here?
- Ne zaman burada yüzebilirim?
Once upon a time there lived an emperor who was a great conqueror, and reigned over more countries than anyone in the world.
- Bir zamanlar büyük bir fatih olan bir imparator yaşardı ve dünyadaki herhangi birinden daha fazla ülkede hüküm sürdü.
There was a time when kings and queens reigned over the world.
- Kralların ve kraliçelerin dünyada hüküm sürdüğü bir zaman vardı.
Tom occasionally visited Mary at her parents' house.
- Tom zaman zaman Mary'yi anne babasının evinde ziyaret eder.
He doesn't travel much apart from occasional business trips.
- O zaman zaman iş gezilerinin dışında çok seyahat etmez.
If it's not from Scotland and it hasn't been aged at least twelve years, then it isn't whisky.
- Eğer İskoçya'dan gelmiyorsa ve en az on iki yıl eskitilmediyse o zaman o, viski değildir.
Tom always makes it a rule never to ask a woman her age.
- Tom her zaman bir kadına yaşını asla sormamayı bir kural olarak benimser.
The students' lunch period is from twelve to one.
- Öğrencilerin öğlen yemeği zamanı saat on ikiden saat bire kadardır.
Ten years is a really long period of time.
- On yıl gerçekten uzun bir zaman aralığıdır.
Between space and time.
- Uzay ve zaman arasında.
I'm sick and tired of you always parking in my space.
- Her zaman benim yerime park etmenden bıktım.
There are times when I find you really interesting.
- Seni gerçekten ilginç bulduğum zamanlar var.
He's behind the times in his methods.
- O metotlarında zamanın gerisindedir.
Everytime I look at him, he smiles.
- Ona ne zaman baksam gülümser.
What are the measures of time?
- Zamanın ölçüsü nedir?
He will learn the facts in the course of time.
- O zaman içerisinde gerçekleri öğrenecek.
We have a lot of snow at this time of the year.
- Yılın bu zamanında bir sürü karımız var.
What time of year do you usually like to spend time on the beach?
- Yılın hangi zamanında genellikle sahilde zaman geçirmek istersin?
Nasıl vakit buluyor bilmiyorum.
- Buna nasıl zaman ayırıyor bilmiyorum.
Şu sıralar BT sertifikasyonlarına çalışmaya çok vakit harcıyorum.
- Bu aralar IT sertifikasyonlarına çalışmak için epey zaman harcıyorum.