zahmet

listen to the pronunciation of zahmet
التركية - الإنجليزية
bother

Don't bother waking me up at 4:00 a.m. I don't plan to go fishing tomorrow. - Sabah 4:00'te beni uyandırmak için zahmet etmeyin. Yarın balık tutmaya gitmeyi planlamıyorum.

I'm beginning to understand why you don't bother to try to explain things to Tom. - Bazı şeyleri neden Tom'a açıklama zahmetinde bulunmadığını anlamaya başlıyorum.

toil
trouble

She took the trouble to meet her friend at the airport. - O, arkadaşını havaalanında karşılama zahmetine katlandı.

Thank you for taking the trouble to prepare your delicious meals. - Lezzetli yemeklerinizi hazırlama zahmetine girdiğiniz için teşekkür ederim.

inconvenience

We apologize for the inconvenience. - Zahmet için özür dileriz.

exertion
labor
gruelling
painstaking
pain

He spared no pains to help me. - O, bana yardım etme zahmetinde bulunmadı.

That looks really painful. - O gerçekten zahmetli görünüyor.

onerousness
struggle
punishment
grueling
travail
trouble, pains, bother
pains

He spared no pains to help me. - O, bana yardım etme zahmetinde bulunmadı.

bothered to
laboriousness
scratch
{i} imposition
zahmet etmek
take pains
zahmet etmek
bother
zahmet etmeyin
don't trouble yourself
zahmet etmeyin!
don't bother!
zahmet olmak
inconvenience
zahmet verici
inconvenient
zahmet vermek
impose on
zahmet vermek
impose upon
zahmet vermek
trouble
zahmet etmek
1. to put oneself out, inconvenience oneself. 2. to take the trouble to come or go to, be so kind as to come or go to (a place): Büroma kadar zahmet ederseniz vaziyeti size anlatırım. If you'll be so kind as to come to my office, I'll explain the situation to you
zahmet etmek
to take pains, to bother, to trouble
zahmet etmek
take trouble
zahmet etmek
trouble oneself
zahmet etmek
take the trouble of
zahmet etmek
trouble
zahmet etmemek
spare no pains
zahmet etmeyin
don't fash yourself
zahmet ettiğiniz için çok teşekkür ederim
Thank you for your trouble
zahmet oldu
i'm sorry to discomfort you
zahmet oldu
sorry for the inconvenience
zahmet oldu
i'm sorry to trouble you
zahmet oldu
sorry for the trouble
zahmet olmazsa
if it isn't too much trouble
zahmet olmazsa if it doesn't put you out .../if it doesn't put you
to any trouble .../if it doesn't inconvenience you
zahmet vermek
to inconvenience, trouble, put (someone) out
zahmet vermek
incommode
zahmet vermek
fash
zahmet vermek
put out
zahmet vermek
to trouble, to inconvenience
zahmet vermek
inconvenience
zahmet vermek
discommode
zahmet veya masrafa değer
worth while
zahmet çekmek
be at pains
zahmet çekmek
toil
zahmet çekmek
to have trouble, have difficulty
zahmet çekmek
to suffer trouble
zahmet çekmek
travail
zahmet çekmek
toil and moil
zahmet çekmek
take pains
zahmet vermek
{f} impose
zahmet etmek
bother with
zahmet olmazsa
if you don't mind
sana da zahmet oldu
sorry for the trouble
sana da zahmet oldu
sorry for the inconvenience
sana da zahmet oldu
i'm sorry to discomfort you
sana da zahmet oldu
i'm sorry to trouble you
التركية - التركية
Sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet, meşakkat
Sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet, meşakkat: "Yalnız rica ederim, bir an için bir zahmet ve fedakârlık daha yapın."- H. F. Ozansoy
(Osmanlı Dönemi) Sıkıntı, eziyet. Yorgunluk
(Osmanlı Dönemi) Zor, güç
(Osmanlı Dönemi) sıkıntı, eziyet, zor
Sıkıntı, güçlük, eziyet
(Osmanlı Dönemi) AKUM
(Osmanlı Dönemi) ABAKİYE
(Osmanlı Dönemi) DERDEBİS
(Osmanlı Dönemi) DEYLEM
(Osmanlı Dönemi) BİLYE
(Osmanlı Dönemi) TULATILE
(Osmanlı Dönemi) BİLV
(Osmanlı Dönemi) GAMRE
(Osmanlı Dönemi) MASSA
zahmet olmak
Yapılan bir işten sıkıntı, yorgunluk duymak
birine zahmet olmak
Yapılan bir işten sıkıntı, yorgunluk duymak
zahmet
المفضلات