yuvasız

listen to the pronunciation of yuvasız
التركية - الإنجليزية
homeless
{s} without a home, having no place to live, living in the street
the homeless: Homeless persons in the aggregate
Lacking a permanent place of residence
without nationality or citizenship; "stateless persons"
Destitute of a home
without nationality or citizenship; "stateless persons
people who are homeless; "the homeless lived on the city streets" someone with no housing; "the homeless became a problem in the large cities" without nationality or citizenship; "stateless persons
people who are homeless; "the homeless lived on the city streets"
physically or spiritually homeless or deprived of security; "made a living out of shepherding dispossed people from one country to another"- James Stern
Homeless people have nowhere to live. the growing number of homeless families Hundreds were made homeless. The homeless are people who are homeless. shelters for the homeless. + homelessness home·less·ness The only way to solve homelessness is to provide more homes
someone with no housing; "the homeless became a problem in the large cities"
{i} those without a home collectively
yuva
nest

The cranes tend to make their nests in the bell towers of churches. - Turnalar yuvalarını kilisenin çan kulelerine yapmaya eğilimliler.

She carefully watched the bird in the nest. - Yuvadaki kuşu dikkatle izledi.

yuva
(Muzik) saddle
yuva
(Ticaret) kindergarten
yuva
mortice
yuva
housing
yuva
(Bilgisayar) holes
yuva
collet
yuva
(İnşaat) support
yuva
rest
yuva
burrow
yuva
(Bilgisayar) dock
yuva
(Bilgisayar) docs
yuva
mortise
yuva
lock cylinder
yuva
playschool
yuva
bearing
yuva
gab
yuva
nide
yuva
nidus
yuva
recess
yuva
nursery school
yuva
housebote
yuva
(Biyoloji) alveolus
yuva
hole
yuva
day-care center
yuva
well
yuva
race
yuva
nursery
yuva
scarf
yuva
(Bilgisayar,İnşaat) bay
yuva
den

No one can deny the fact that the earth is round. - Dünyanın yuvarlak olduğu gerçeğini kimse inkar edemez.

yuva
hearthstone
yuva
socket

The new trendy way to drink vodka is to pour it directly into your eye socket. However, doing so could seriously damage your vision. - Votka içmek için yeni moda tarzı onu doğrudan göz yuvasına dökmektir. Ancak, böyle yapmak ciddi olarak görüşünüze zarar verebilir.

When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride. - O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.

yuva
nursing home
yuva
creche
yuva
home

He visited a children's home in Texas. - Teksas'ta bir çocuk yuvasını ziyaret etti.

We hope we will make our home full of love and happiness. - Yuvamızı sevgi ve mutluluk dolu yapacağımızı umuyoruz.

yuva
roof

A pair of falcons nests on the roof. - Bir çift şahin çatıda yuva yapıyor.

yuva
setting
yuva
lair
yuva
(Otomotiv) casing
yuva
counterbore
yuva
nest; lair, den, hotbed; socket; home; nursery school, playschool; crèche
yuva
home (for homeless or distressed people)
yuva
receptacle , slot , nest
yuva
hotbed
yuva
place where one lives; lair
yuva
hearth
yuva
den, lair (of criminals, ne'er-do-wells, etc.)
yuva
haunt
yuva
day care center
yuva
hearth and home
yuva
school for children between the ages of 3 and 5; burrow
yuva
den of a wild animal; nursery school
yuva
seat (of learning, etc.)
yuva
creep
yuva
nursery school, preschool
yuva
holt
yuva
(Anatomi) socket: göz yuvası eye socket
yuva
fireside
yuva
groove; slot; hole; mortise, socket
yuva
seat
yuva
fold
yuva
rookery
yuva
cote
التركية - التركية

تعريف yuvasız في التركية التركية القاموس.

Yuva
(Osmanlı Dönemi) MAHFAS
Yuva
lane
yuva
Genellikle ailenin oturduğu ev
yuva
Bir şeyin çok bulunduğu yer
yuva
Kimsesizlere veya yoksullara yardım etmek ve onları barındırmak amacıyla açılan yer
yuva
Bir şeyin öğretildiği yer
yuva
İki buçukla dört yaş arası çocukların bakıldığı, okul öncesi eğitim kurumu
yuva
Kuşların ve başka hayvanların yumurtlamak, kuluçkaya yatmak, yavrularını büyütmek veya yavrulamak için türlü şeylerden yaptıkları ve türlü biçimlerde hazırladıkları barınak: "O zamanlar ... mezarlıkların serviliklerine gizlenen eski bülbül yuvaları meşhurdu."- A. Ş. Hisar
yuva
Genellikle ailenin oturduğu ev: "İnsanın kendi yuvasından daha sıcak ... ve samimi; hiçbir yer olmazdı."- S. F. Abasıyanık. İki buçukla dört yaş arası çocukların bakıldığı, okul öncesi eğitim kurumu
yuva
Bir şeyin içinde yerleşmiş olduğu veya yerleştirildiği oyuk
yuva
Bazı kötü nitelikli kimselerin çok bulunduğu, toplandığı yer
yuva
Balıkesir yöresinde serseri ye verilen ad
yuvasız
المفضلات