تعريف yumuşak في التركية الإنجليزية القاموس.
- soft
The air is soft, the soil moist.
- Hava yumuşak ve toprak nemli.
Her voice was soft and beautiful.
- Onun sesi yumuşak ve güzeldi.
- mild
This winter has been mild.
- Bu kış yumuşak geçti.
Since the climate here is very mild, it seldom snows here even in the winter.
- Buradaki iklim çok yumuşak olduğu için burada kışın bile nadiren kar yağar.
- easygoing
Tom used to be easygoing.
- Tom yumuşak başlıydı.
- supple
- smooth
Silk is soft and smooth.
- İpek yumuşak ve pürüzsüzdür.
The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
- malleable
Aluminum is a malleable metal.
- Alüminyum bir yumuşak metaldir.
- gentle
His voice was soft and gentle.
- Onun sesi yumuşak ve kibardı.
The long cruel winter at last came to an end, giving place to a gentle warm spring.
- Uzun kara kış sonunda bitti ve yerini yumuşak ılıman bahara bıraktı.
- benignant
- flabby
- ductile
- mellow
- tender
With a slow movement of his hand, he pushed aside a lock of her hair. Then, tenderly and softly, he kissed her neck below the ear.
- Yavaş bir el hareketiyle onun bir tutam saçını kenara itti. Sonra, şefkatle ve yumuşak bir şekilde kulağının alt tarafından boynunu öptü.
That beef is very tender. It just melts in your mouth.
- Bu sığır çok yumuşak. O sadece ağzınızda erir.
- bland
- kindly
Our teacher is at once stern and kindly.
- Bizim öğretmenimiz hem sert hem de yumuşak huyludur.
- soft boiled
- soft; tender; gentle; flexible; yielding; mellifluous, mellifluent; (hava) genial, balmy; (iklim) benign, mild
- lax
- effeminate
- light
- flaccid
- yielding
- floppy
- pulpy
- velvet
If you pick up the velvet, you can feel how soft it is.
- Kadife'yi alırsanız, ne kadar yumuşak olduğunu hissedebilirsiniz.
- lenient
- spongy
- kid glove
- limp
- genial
- milky
- mellifluous
- touchiness
- flexible
- squishy
- wooly
- (Askeri) mild slope equation
- feathery
- low
- fluffy
The snow was soft and fluffy.
- Kar yumuşak ve kabarıktı.
- gummy
Children like gummy bears.
- Çocuklar yumuşak ve yapışkan ayıları severler.
- urbane
- subdued
- good-natured
- creamy
- pliable
- mushy
- balmy
The weather was balmy.
- Hava ılık ve yumuşaktı.
- softer
Would you mind speaking a little softer please?
- Biraz daha yumuşak konuşur musunuz?
He never spoke of the softer passions, save with a gibe and a sneer.
- Bir incitici söz ve bir küçümseme hariç, asla daha yumuşak tutkularla konuşmadı.
- smoother
- (Tıp) malacotic
- honey
- pulp
- melting
- placid
- {s} loose
- pliant
- nonviolent
- quiet
- squashy
- yumuşak başlı
- docile
- yumuşak bir biçimde
- gently
She laid the child down gently.
- O, çocuğu yumuşak bir biçimde yere yatırdı.
- yumuşak başlı
- compliant; tractable; mild; docile
- yumuşak başlı
- meek
- yumuşak (iklim)
- benign
- Yumuşak huylu atın çiftesi pek yavuz olur
- (Atasözü) Still waters run deep
- yumuşak karın
- Soft spot
- yumuşak karın
- Achilles heel
- yumuşak ünsüz
- soft consonant
- yumuşak ağızlı
- (equine) that takes a bit easily
- yumuşak başlı
- dovelike
- yumuşak başlı
- good tempered
- yumuşak başlı
- flexible
- yumuşak başlı
- sweet
- yumuşak başlı
- pliant
- yumuşak başlı
- docile, meek, tractable, bland, mild, amenable, compliant
- yumuşak başlı
- obedient
- yumuşak başlı
- amenable
- yumuşak başlı
- soft
Tom is getting soft in his old age.
- Tom yaşlılığında yumuşak başlı oluyor.
- yumuşak başlı
- blancmange
- yumuşak başlı
- flexile
- yumuşak başlı
- kind
- yumuşak başlı
- compliant
- yumuşak başlı
- pliable
- yumuşak başlı
- toward
- yumuşak başlılık
- milkiness
- yumuşak başlılık
- mansuetude
- yumuşak başlılık
- docility
- yumuşak başlılıkla
- compliantly
- yumuşak başlılıkla
- amenably
- yumuşak başlılıkla
- acquiescently
- yumuşak bir tonda çalmak
- tootle
- yumuşak damak
- anat . soft palate
- yumuşak damak
- velum
- yumuşak damakla ilgili
- velar
- yumuşak davranmak
- handle with kid gloves
- yumuşak demir göbek
- soft iron core
- yumuşak deri
- soft leather
- yumuşak huylu
- sweet natured
- yumuşak huylu
- sweet-tempered
- yumuşak huylu atın çiftesi pek olur
- (Atasözü) When a mild-mannered person blows his stack, he blows it in a big way
- yumuşak iniş
- soft landing
- yumuşak iniş yapmak
- soft land
- yumuşak kabuklu yumurta
- wind egg
- yumuşak kalpli
- softhearted
- yumuşak kereste
- softwood
- yumuşak kireç taşı
- malm
- yumuşak kopya
- soft copy
- yumuşak kırılma
- ductile fracture
- yumuşak lehim
- soft solder
- yumuşak lehimle tutturmak
- soft solder
- yumuşak metal
- soft metal
- yumuşak nokta
- soft spot
- yumuşak odak
- soft focus
- yumuşak para
- (Hukuk) soft currency
- yumuşak perma lütfen
- a soft perm please
- yumuşak renkli
- low tone
- yumuşak renkli tablo
- low tone picture
- yumuşak sektörlü
- soft-sectored
- yumuşak sesli
- soft spoken
- yumuşak su
- soft water
- yumuşak tavlama
- soft annealing
- yumuşak tuğla
- soft brick
- yumuşak yüzlü
- (someone) who is too kind to refuse a request
- yumuşak zemin
- soft ground
- yumuşak şeker
- soft sugar
- Rahat bir vicdan yumuşak bir yastığa benzer
- (Atasözü) Good conscience is a soft pillow
- beyaz ve yumuşak örtü
- fleece
- gevşek dokunmuş yumuşak kumaş
- sponge cloth
- kalın ve yumuşak biftek
- porter house steak
- kokulu bir tür yumuşak ağaç
- camphorwood
- sivri tepeli yumuşak kep
- (Askeri) cap, peaked, soft
- tahtası yumuşak ağaçlar
- softwood
- tüy gibi yumuşak
- fluffy
- tüyün yumuşak kısmı
- vane
- yeterince yumuşak
- soft enough
- ılımlı olarak yumuşak
- semisoft