yukarıdan

listen to the pronunciation of yukarıdan
التركية - الإنجليزية
from above; from upstairs
1. from above. 2. from upstairs. 3. from the boss; from the top brass; from above, from the top
from on high
from above
yukarı
up
yukarıdan aşağı
from top to bottom
yukarıdan aşağıya
top-down
yukarıdan almak
to behave in an aggressive, unyielding manner; to show an unwillingness to compromise
yukarıdan aşağı doğru yapılan
overhand
yukarıdan aşağı süzmek
to give (someone) the once-over, scrutinize (someone) appraisingly from head to toe
yukarıdan bakmak
to look down one's nose at, regard (someone, something) with disdain
yukarıdan bakmak
to look down on
yukarıdan geçen
overhead

Tom heard a helicopter overhead. - Tom yukarıdan geçen bir helikopter duydu.

Tom could hear helicopters overhead. - Tom yukarıdan geçen helikopterleri duyabiliyordu.

yukarıdan geçen yol
overpass
yukarı
upstairs

Go upstairs and bring down my trunk. - Yukarı çık ve bavulumu getir.

She shut the door and went upstairs. - Kapıyı kapattı ve yukarı gitti.

yukarı
(Bilgisayar) top
yukarı
upper part
yukarı
(Bilgisayar) move up
yukarı
upper
yukarı
hyper-
yukarı
above

She is certainly above forty. - O kesinlikle kırkın yukarısındadır.

Angels watch from above as men fight amongst themselves. - İnsanlar kendi aralarında mücadele ederken melekler yukarıdan izlerler.

yukarı
aloft
Yukarı
to the top
yukarı
upper; upstairs: yukarı daire the upstairs flat. Yukarı Mısır Upper Egypt
yukarı
upper part; upstairs
yukarı
upper, superior in social position: yukarı sınıf upper class
yukarı
upwards
yukarı
(moving) up; (going) upstairs: Yukarı çıktı. He went upstairs
yukarı
up, upwards, above; upstairs; high, upper, top; upper part, top; upstairs
yukarı
high

As we go up higher, the air becomes thinner. - Biz yukarıya giderken hava incelir.

The higher we go up, the cooler the air becomes. - Ne kadar yukarıya gidersek hava o kadar soğuk olur.

yukarı
upward
yukarı
hyper
التركية - التركية

تعريف yukarıdan في التركية التركية القاموس.

YUKARIDAN
Tepeden, üstten
yukarı
Üst tarafa, üstteki kata, üste, yükseğe, yukarıya
yukarı
Aşama, sınıf, makam bakımından ilerde olan
yukarı
Bir şeyin üst bölümü, aşağı karşıtı, fevk
yukarı
Benzerleri arasında üstte bulunan. Üst tarafa, üstteki kata, üste, yükseğe, yukarıya: "Yukarı, kocasının odasına çıktı."- M. Ş. Esendal
yukarı
Yetkili kimse
yukarı
Benzerleri arasında üstte bulunan
yukarıdan
المفضلات