your grace

listen to the pronunciation of your grace
الإنجليزية - التركية
Gözünden
you
siz

Siz burada bir öğretmen misiniz yoksa bir öğrenci misiniz? - Are you a teacher or a student here?

Siz insanları anlamıyorum. - I don't see your point.

you
sen

Sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı. - If it hadn't been for you, he would still be alive.

Artık seni sevmiyorum. - I no longer love you.

you
{z} 1. sen; siz; sizler; seni; sizi; sana; size: Hey you! Come here! Hey sen, buraya gel! You children don't be late! Çocuklar, siz geç
you
genellemelerde kullanılır
you
sana

Sana küçük bir şey getirdim. - I brought you a little something.

Bu kravat sana çok iyi uyuyor. - That tie suits you very well.

you
sizi

Sizinle yaşamayı seviyorum. - I love living with you.

Sizin hangi tür şarabınız var? - What kind of wine do you have?

his grace
Onun lütfunu
you
seni

Artık seni sevmiyorum. - I don't like you anymore.

İstasyona giderken ben seni geçtim. - I can beat you to the station.

you
size

Ben size yardımcı olmaktan mutlu olurum. - I will be glad to help you.

İçmek için size ne alabilirim? - What can I get you for drinking?

you
sen; siz; sizler; seni; sizi; sana; size: Hey you! Come here! Hey sen, buraya gel! You children don't be late! Çocuklar, siz geç
الإنجليزية - الإنجليزية
you
title used when addressing a nobleman or person of high rank (such as a duke, duchess or archbishop)
her Grace
courtesy title used when referring to a duchess
his Grace
his Excellency (courtesy title used when referring to a duke or archbishop)
your grace

    التركية النطق

    yôr greys

    النطق

    /ˈyôr ˈgrās/ /ˈjɔːr ˈɡreɪs/

    علم أصول الكلمات

    [ y&r, 'yur, 'yOr, 'yor ] (adjective.) before 12th century. Middle English, from Old English Eower; akin to Old English Eow you; more at YOU.
المفضلات