I stopped at the store and got some milk on my way back.
- Ben mağazada durdum ve dönüş yolumda biraz süt aldım.
On my way to school each day, I generally see many dogs and cats.
- Her gün okul yolumda genellikle birçok kedi ve köpek görürüm.
I can't see the road signs in this fog.
- Bu siste yol işaretlerini göremiyorum.
This road leads you there.
- Bu yol sizi oraya götürür.
He cleared the path of snow.
- O, yoldaki karı temizledi.
Although each person follows a different path, our destinations are the same.
- Her insan farklı bir yol izlesede, hedeflerimiz aynıdır.
I think you're on the right track.
- Sanırım sen doğru yoldasın.
I cross the railroad tracks every morning.
- Her sabah demir yolu hattını geçerim.
Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
- 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
As they didn't know the way, they soon got lost.
- Yolu bilmediklerinden, çok geçmeden kayboldular.
There's but one avenue to earn money.
- Para kazanmak için sadece bir yol var.
Where does this trail go to?
- Bu keçi yolu nereye gidiyor?
I like walking on dusty and rocky trails.
- Tozlu ve kayalıklı yollarda yürümeyi severim.
What's the best way to approach a guy?
- Bir adama yaklaşmanın en iyi yolu nedir?
This road is the only approach to the city.
- Bu yol şehre giden tek yoldur.
What's the purpose of your trip?
- Yolculuğunun amacı nedir?
Few roads existed in North America at that time.
- O zaman Kuzey Amerika'da birkaç tane yol vardı.
Whichever way you take, it'll take you the same time.
- Hangi yoldan giderseniz gidin, aynı zamanda götürecektir.
At Christmas she went out of her way to buy me a really nice model plane.
- O Noel'de bana çok güzel bir uçak satın almak için yola çıktı.
Take the shortest route to Paris.
- Paris'e en kısa yoldan gidin.
Silence prevailed along the funeral route.
- Cenaze yolu boyunca sessizlik hüküm sürdü. (yaygındı)
The road runs parallel to the river.
- Yol nehre paralel çalışır.
The road runs from Tokyo to Osaka.
- Yol Tokyo ve Osaka arası çalışır.
Both parties took a step towards a solution.
- Her iki taraf da çözüm yolunda bir adım attı.
The best solution can only be found by a process of trial and error.
- En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
Writing up history is a method of getting rid of the past.
- Tarih yazmak, geçmişten kurtulmanın bir yoludur.
In Japan almost all roads are single lane.
- Japonya'da neredeyse tüm yollar tek şerittir.
Do they have bike lanes on the freeways in Australia?
- Avustralya otoyollarında onların bisiklet yolları var mı?
People have many things to communicate and many ways to do so.
- İnsanlar iletişim kurmak pek çok şeye sahiptir ve bunun için çok yola sahiptir.
You can get to her house in a variety of different ways.
- Çeşitli farklı yollardan onun evine gidebilirsin.
The best solution can only be found by a process of trial and error.
- En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
All drivers should obey the rules of the road.
- Tüm sürücülerin yol kurallarına uymaları gerekir.
The same rule applies to going for a journey.
- Aynı kural bir yolculuğa çıkmak için de geçerlidir.
Everything's in order here.
- Burada her şey yolunda.
This morning I went to the airport in order to see my cousin off.
- Bu sabah kuzenimi yolcu etmek için havaalanına gittim.
We have to use every means to persuade him.
- Onu ikna etmek için her yolu kullanmalıyız.
I have tried every means imaginable.
- Akla gelebilecek her yolu denedim.
Please tell me which railway line to use from the airport to downtown.
- Havalanından şehir merkezine hangi demir yolu hattını kullanacağımı bana söyle lütfen.
I got off the bus at the end of the line.
- Yolun sonunda otobüsten indim.
Why don't you try a different tack?
- Neden farklı bir yol denemiyorsunuz?
This road leads you there.
- Bu yol sizi oraya götürür.
Either way will lead you to the station.
- Her iki yol da seni istasyona götürecektir.
The future has many paths - choose wisely.
- Geleceğin birçok yolu var - akıllıca seçin.
It is easy to be wise after the event.
- Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur.
He came to London by way of Siberia.
- Sibirya yoluyla Londra'ya geldi.
The way of the samurai is found in death.
- Samuray'ın yolu ölümde bulunur.
Reply me via mail only when you read and understand this.
- Bunu okuyup anladığın zaman bana yalnızca posta yoluyla yanıt ver.
Tom broke up with Mary via text message.
- Tom cep telefonu mesajı yoluyla Mary'den ayrıldı.
She found the ring that she had lost during the journey.
- O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.
They finished eighty miles' journey.
- Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
It's only a short way, so you can walk there in a few minutes.
- Sadece kısa bir yol, bu yüzden birkaç dakika içinde oraya yürüyebilirsiniz.
They walked along the road three abreast.
- Onlar yol boyunca üçü yan yana yürüdü.
I handled the problem the only way I knew how.
- Sorunu yapma yöntemini bildiğim tek yolla ele aldım.
Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
- Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
You'll never get ahead in this place unless you go through the proper channels.
- Doğru bir yol bulmadıkça bu alanda asla ileri gitmeyeceksin.
Do you have an itinerary for your business trip?
- İş gezin için bir yolcu rehberin var mı?
Where can I find the itinerary for your business trip?
- Senin iş gezin için yolcu rehberi nerede bulabilirim?
We explored all possible ways of cutting expenditures.
- Biz harcamaları kesme hakkında tüm olası yollarını araştırdık.
We are planning a trip to New York.
- New York'a bir yolculuk planlıyoruz.
We opposed his plan to build a new road.
- Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
They fled through a secret passageway.
- Gizli bir geçit yoluyla kaçtılar.
The man didn't feel like walking all the way; so he took the bus.
- Adam bütün yolu yürümek istemedi;bu yüzden otobüse bindi.
She is busy preparing for the trip.
- O yolculuk için hazırlanmakla meşgul.
The police restricted access to the road.
- Polis yola girişi kısıtladı.
The place is not accessible by land.
- Yere kara yoluyla ulaşılamaz.
One way to lose weight is to eat less.
- Kilo vermenin tek yolu daha az yemektir.
What do you think the best way to lose weight is?
- Zayıflamak için en iyi yolun ne olduğunu düşünüyorsun?
Bu gemi okyanuslarda yolculuk yapmak için uygun değil.
- Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
Gemiyle yolculuk yapmayı severim.
- Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.