Could you show me the way to the port?
- Bana limana giden yolu gösterir misiniz?
Could you tell me the way to the port?
- Bana limana giden yolu söyler misin?
In America cars drive on the right side of the road.
- Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
The muddy road has ruined my new shoes.
- Çamurlu yol, yeni ayakkabılarımı mahvetti.
He cleared the path of snow.
- O, yoldaki karı temizledi.
Show us the straight path.
- Bize doğru yolu göster.
My business has at last gotten on the right track.
- Sonunda işim yoluna girdi.
You're on the right track.
- Siz doğru yoldasınız.
Fortunately they had no storms on the way.
- Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar.
As they didn't know the way, they soon got lost.
- Yolu bilmediklerinden, çok geçmeden kayboldular.
I happened to go that way to New York.
Why is Tom's car parked in our driveway?
- Niçin Tom'un arabası bizim özel araba yolumuza park ediliyor?
Is that your car in the driveway?
- Araba yolundaki senin araban mı?
I thought Tom would go on a road trip.
- Tom'un bir kara yolu seyahatine gideceğini düşünüyordum.
The picnic area is easily accessible by road.
- Piknik alanına kara yolu ile kolayca ulaşılabilir.
There's but one avenue to earn money.
- Para kazanmak için sadece bir yol var.
I like walking on dusty and rocky trails.
- Tozlu ve kayalıklı yollarda yürümeyi severim.
Tom and Mary are enjoying a walk along the pilgrims' trail in France.
- Tom ve Meryem Fransa'daki hac yolu yürüyüşünün keyfini çıkarıyor.
We're approaching the end of our journey.
- Biz yolculuğumuzun sonuna yaklaşıyoruz.
What's the best way to approach a guy?
- Bir adama yaklaşmanın en iyi yolu nedir?
There were almost no railroads out west.
- Uzak batıda neredeyse hiç demir yolu yoktu.
He works on the railroad as a driver.
- O, bir sürücü olarak demir yolunda çalışır.
A river and a canal are both types of waterway.
- Bir nehir ve bir kanal her ikisi de su yolu türüdür.
What's the purpose of your trip?
- Yolculuğunun amacı nedir?
If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.
- Ben bir kez daha hava yoluyla gidersem uçakta beş kez uçmuş olurum.
What time do we leave?
- Biz ne zaman yola çıkarız?
At Christmas she went out of her way to buy me a really nice model plane.
- O Noel'de bana çok güzel bir uçak satın almak için yola çıktı.
Silence prevailed along the funeral route.
- Cenaze yolu boyunca sessizlik hüküm sürdü. (yaygındı)
Luckily, we found an escape route.
- Neyse ki, biz bir kaçış yolu bulduk.
I managed to catch the 8 o'clock train by running all the way to the station.
- İstasyona giden bütün yolu koşarak 8 trenini yakalayabildim.
The road runs parallel to the river.
- Yol nehre paralel çalışır.
The best solution can only be found by a process of trial and error.
- En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
Both parties took a step towards a solution.
- Her iki taraf da çözüm yolunda bir adım attı.
The best solution can only be found by a process of trial and error.
- En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
Both parties took a step towards a solution.
- Her iki taraf da çözüm yolunda bir adım attı.
Tom's car was in the driveway.
- Tom'un arabası özel araba yolundaydı.
Tom's car is parked in the driveway.
- Tom'un arabası özel araba yoluna park ediliyor.
Writing up history is a method of getting rid of the past.
- Tarih yazmak, geçmişten kurtulmanın bir yoludur.
In Japan almost all roads are single lane.
- Japonya'da neredeyse tüm yollar tek şerittir.
Do they have bike lanes on the freeways in Australia?
- Avustralya otoyollarında onların bisiklet yolları var mı?
You can get to her house in a variety of different ways.
- Çeşitli farklı yollardan onun evine gidebilirsin.
Love moves in mysterious ways.
- Aşk gizemli yollarda ilerler.
The best solution can only be found by a process of trial and error.
- En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
The same rule applies to going for a journey.
- Aynı kural bir yolculuğa çıkmak için de geçerlidir.
All drivers should obey the rules of the road.
- Tüm sürücülerin yol kurallarına uymaları gerekir.
Everything's in order here.
- Burada her şey yolunda.
I need your address in order to send you a present.
- Sana hediye yollayabilmem için adresine ihtiyacım var.
I have tried every means imaginable.
- Akla gelebilecek her yolu denedim.
We have to use every means to persuade him.
- Onu ikna etmek için her yolu kullanmalıyız.
The line was huge and stretched all the way around the block.
- Sıra büyüktü ve blok etrafındaki bütün yolda uzanıyordu.
Please tell me which railway line to use from the airport to downtown.
- Havalanından şehir merkezine hangi demir yolu hattını kullanacağımı bana söyle lütfen.
Why don't you try a different tack?
- Neden farklı bir yol denemiyorsunuz?
Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
- Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
Where does this road lead to?
- Bu yol nereye götürür?
It is easy to be wise after the event.
- Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur.
The future has many paths - choose wisely.
- Geleceğin birçok yolu var - akıllıca seçin.
He came to London by way of Siberia.
- Sibirya yoluyla Londra'ya geldi.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
Tom goes from Boston to Chicago with his car via the usual route.
- Tom her zamanki yolla arabasıyla Boston'dan Chicago'ya gidiyor.
Working from home via computer can be lonely.
- Bilgisayar yoluyla evden çalışmak tuhaf olabilir.
Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.
- Gemiyle yolculuk yapmayı severim.
Gemiyle yolculuk yapmayı severim.
- Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.