yolcu

listen to the pronunciation of yolcu
التركية - الإنجليزية
passenger

Unfortunately, few passengers survived the catastrophe. - Ne yazık ki, birkaç yolcu felaket atlattı.

The passengers who were injured in the accident were taken to the nearest hospital. - Kazada yaralanan yolcular en yakın hastaneye götürüldü.

pilgrim
goner
traveler

There are a lot of people who believe that Tom really is a time traveler. - Tom'un gerçekten bir zaman yolcusu olduğuna inanan bir sürü insan var.

The travelers stayed at a seaside hotel. - Yolcular bir deniz kenarı otelinde kaldılar.

fare
sick person who is at death's door
voyager
baby whose birth is imminent
traveler; passenger
traveller [Brit.]
traveller, passenger; goner
viator
traveller

And do the travellers remember him? - Ve yolcular onu hatırlıyor mu?

wayfarer
yolcu etmek
(deyim) see someone off
yolcu etmek
see somebody off
yolcu gemileri
(Askeri) passanger ships
yolcu gemisi
(Askeri) cruise liner
yolcu gemisi
cabin cruiser
yolcu hizmetleri
passenger services
yolcu iptal
no show
yolcu isim kaydı
passenger name record
yolcu kabini
(Otomotiv) passenger compartment
yolcu kapısı
(Askeri) hatch
yolcu konşimentosu
(Turizm) passenger manifest
yolcu kuponu
passenger coupon
yolcu kızağı
(Askeri) sleigh
yolcu mili
passenger mile
yolcu salonu
passenger hall
yolcu sigortası
(Sigorta) passenger insurance
yolcu taşımacılığı
passenger transportation
yolcu ulaştırma otoritesi
passenger transport authority
yolcu vagon damı
coach roof
yolcu vagonu
passenger coach
yolcu vagonu
carriage
yolcu vagonu
car
yolcu vapuru
passenger ship
yolcu olmak
(Spor) to be on the move
yolcu yükü
passenger load
yolcu almak
embark
yolcu arabası
gharry
yolcu basamağı
passenger bench
yolcu başına
(Sigorta) any one passenger
yolcu bileti
passenger ticket
yolcu bindirme
(Havacılık) passenger loading
yolcu botu
(Askeri) passenger boat
yolcu botu terminali
(Askeri) passenger boat terminal
yolcu bölümü
car
yolcu durumunda
on a war foot
yolcu duyuru sistemi
(Havacılık) passenger address system
yolcu etme
sendoff
yolcu etmek
speed
yolcu etmek
see

She went to the station to see her teacher off. - O, öğretmenini yolcu etmek için istasyona gitti.

I have just been to the airport to see my friend off. - Arkadaşımı yolcu etmek için şu an havaalanındayım.

yolcu etmek
bid smb. godspeed
yolcu etmek
to see (a traveler) off
yolcu etmek
to see sb off
yolcu eşyası
passenger's luggage
yolcu feribotu
passenger ferry
yolcu gemisi
liner

The liner called at Hong Kong. - Yolcu gemisi Hong Kong'a uğradı.

yolcu hava yastığı
(Otomotiv) passenger air bag
yolcu helikopteri
helibus
yolcu hizmetleri
passenger service
yolcu hukuki sorumluluğu
(Sigorta) passenger legal liability
yolcu indirme merdiveni
(Havacılık) passenger ramp
yolcu indirme yeri
drop off zone
yolcu indirmek
drop off a passenger
yolcu indirmek
drop off passenger
yolcu istasyonu
passenger station
yolcu kabini
passenger cabin
yolcu katarı
stopping train
yolcu kaza sigortası
(Ticaret) traveller's accident insurance
yolcu koltuğu
passenger's seat
yolcu koltuğu kiti
passenger seat kit
yolcu koltuğunda seyahat etme
(Argo) riding shotgun
yolcu kompartımanı
passenger compartment
yolcu listesi
waybill
yolcu listesi
passenger list
yolcu mali sorumluluğu
(Sigorta) passenger liability
yolcu olmak
(Spor) be on the move
yolcu otobüsü
coach
yolcu salonu
passenger lounge, passenger waiting room
yolcu salonu
passenger lounge
yolcu sayısı belgesi
(Askeri) passanger number certificate
yolcu tarafı
(Otomotiv) passenger's side
yolcu tarifesi
passenger rate
yolcu taşıma aracı
carryall
yolcu taşıma sözleşmesi
(Ticaret) passenger contract
yolcu taşıyıcıları
(Havacılık) passenger transporter
yolcu terminali tesisleri
(Askeri) passenger terminal facilities
yolcu tezgahı
passenger bench
yolcu trafik hizmetleri
(Havacılık) ground handling services
yolcu trafiği
pessenger traffic
yolcu trafiği
passenger traffic
yolcu treni
way train
yolcu treni
passenger train

The Orient Express was a luxury passenger train that ran between Paris, France and Istanbul, Turkey. - Orient Express, Paris, Fransa ve İstanbul arasında çalışan lüks bir yolcu treniydi.

Two passenger trains crashed in Shanghai. - İki yolcu treni Şangay'da çarpıştı.

yolcu tutamağı
(Otomotiv) passenger assist handle
yolcu uçağı
airliner
yolcu uçağı
commercial plane
yolcu uçağı
airliner, passenger plane
yolcu vagonu
coach
yolcu vagonu
day coach
yolcu vagonu
passenger car
yolcu vagonu bojisi
coach bogie
yolcu vagonu sandık iskeleti
coach framework
yolcu vagonu tabanı
coach floor
yolcu vagonu şasisi
coach underframe
yolcu ve yük taşıyan uçak
(Havacılık) mixed aircraft
yolcu ve yük taşıyan uçak
(Havacılık) combination aircraft
yolcu ve yük treni
passenger and goods train
yolcu yeri oranı
passenger space ratio
yolcu yolunda gerek
(Atasözü) If you've got to make a journey, don't put it off; get on the road as soon as you can
yolcu çantası
kit bag
yolcu çantası
carryall
yolcu çantası
kitbag
yolcu ön duyurusu
(Ticaret) apn
yolcu ücreti sigortası
(Ticaret) passage money insurance
yolcu-yükleme gemisi
(Askeri) passenger-cargo ship
jet yolcu uçağı
(Askeri) airbus
transit yolcu
(Turizm) transit passenger
yolcu etmek
bid somebody godspeed
yolcu etmek
see off

I've just been to the airport to see off a friend who was leaving for Europe. - Avrupa'ya giden bir arkadaşı yolcu etmek için havaalanına gittim.

yolcu gemisi
cruise ship

The cruise ship is sinking. - Yolcu gemisi batıyor.

The straits were too narrow for the cruise ship. - Geçitler yolcu gemisi için çok dardı.

Abbas yolcu
{k} I'm taking off and that's that!
Abbas yolcu
{k} He's about to die
C 97 nakliye uçağının sivil yolcu tipi
Stratocruiser
ayaktaki yolcu
straphanger
ağır ağır yolcu arayan taksi
cruising taxi
bedenen güçlü yolcu
(Turizm) able-bodied passenger
biletsiz ve gizlenen yolcu
clandestine passenger
biletsiz yolcu veya seyirci
deadhead
büyük yolcu uçağı
sky liner
büyük yolcu uçağı
airliner
ekspres yolcu gemisi
(Ticaret) fast passenger steamer
gemiye kaçak binen yolcu
stowaway
genellikle motorlu yolcu botu
(Askeri) water taxi
hancı sarhoş, yolcu sarhoş
(Konuşma Dili) Nobody can tell which end is up
jet yolcu uçağı
jet liner
kamarasız yolcu
deck passager
kaçak yolcu
clandestine passenger
kaçak yolcu
stowaway

The crew found a stowaway. - Mürettebat bir kaçak yolcu buldular.

Tom came to America as a stowaway on a ship. - Tom bir gemide bir kaçak yolcu olarak Amerika'ya geldi.

rezervasyonunu iptal ettirmeyip gelmeyen yolcu
no show
salon (yolcu gemisinde)
saloon
transit yolcu
in-transit passenger
transit yolcu salonu
transit lounge
transit yolcu salonu
in-transit passenger lounge
yaya yolcu
wayfarer
yolcu etmek
send off
yolcu gemisi
{i} launch
التركية - التركية
Yolculuğa çıkmış kimse
Yolculuğa çıkmış kimse: "Haydarpaşa istasyonunda Diyarbakır yolcuları ve onları uğurlamaya gelenler toplanmışlardır."- H. E. Adıvar
Doğması beklenen çocuk
İyileşmesi umutsuz hasta
Yolculuğa çıkmaya hazırlanan kimse: "Gişelerin önünde işsiz güçsüzler, erken gelen yolcular dolanıyordu."- N. Cumalı
Yolculuğa çıkmaya hazırlanan kimse
safir
(Osmanlı Dönemi) seyyah
yolcu etmek
Yola çıkanı uğurlamak
yolcu gemisi
Yolcu taşımak üzere yapılmış deniz taşıtı
yolcu salonu
Liman, istasyon, otogar gibi yerlerde, yolcuların giderken veya gelirken oturma, dinlenme imkânını buldukları yer
Yolcu etmek
göndermek
demir yolcu
Demir yolu görevlisi
orta yolcu
Orta yolu seçen, orta yoldan yana olan
su yolcu
İstanbul'un su yollarının ve bunlara ilişkin kuruluşların bakım, onarım ve işletmesiyle uğraşan kimse
yolcu
المفضلات