The drugstore is at the end of this road.
- Eczane yolun sonunda.
I can't see the road signs in this fog.
- Bu siste yol işaretlerini göremiyorum.
I think you're on the right track.
- Sanırım sen doğru yoldasın.
You're on the right track.
- Siz doğru yoldasınız.
The motto of Twitter is The best way to discover what's new in your world.
- Twitter'ın sloganı Dünyanızda nelerin yeni olduğunu keşfetmenin en iyi yolu.'dur.
Fortunately they had no storms on the way.
- Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar.
Although each person follows a different path, our destinations are the same.
- Her insan farklı bir yol izlesede, hedeflerimiz aynıdır.
It's not a road, but a path.
- O bir yol değil fakat bir patika.
There's but one avenue to earn money.
- Para kazanmak için sadece bir yol var.
What's the purpose of your trip?
- Yolculuğunun amacı nedir?
What's the best way to approach a girl?
- Bir kıza yaklaşmanın en iyi yolu nedir?
We're approaching the end of our journey.
- Biz yolculuğumuzun sonuna yaklaşıyoruz.
Whichever way you take, it'll take you the same time.
- Hangi yoldan giderseniz gidin, aynı zamanda götürecektir.
If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.
- Ben bir kez daha hava yoluyla gidersem uçakta beş kez uçmuş olurum.
At Christmas she went out of her way to buy me a really nice model plane.
- O Noel'de bana çok güzel bir uçak satın almak için yola çıktı.
Luckily, we found an escape route.
- Neyse ki, biz bir kaçış yolu bulduk.
Take the shortest route to Paris.
- Paris'e en kısa yoldan gidin.
I don't feel like running all the way to the station.
- Canım istasyona kadar tüm yolu koşmak istemiyor.
I managed to catch the 8 o'clock train by running all the way to the station.
- İstasyona giden bütün yolu koşarak 8 trenini yakalayabildim.
The best solution can only be found by a process of trial and error.
- En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
Both parties took a step towards a solution.
- Her iki taraf da çözüm yolunda bir adım attı.
The best solution can only be found by a process of trial and error.
- En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
Why don't you try a different tack?
- Neden farklı bir yol denemiyorsunuz?
Tom broke up with Mary via text message.
- Tom cep telefonu mesajı yoluyla Mary'den ayrıldı.
Tom goes from Boston to Chicago with his car via the usual route.
- Tom her zamanki yolla arabasıyla Boston'dan Chicago'ya gidiyor.
She showed me the snaps which she had taken during her journey.
- Bana yolculuğu sırasında çektiği fotoğrafları gösterdi.
We are going on a journey next month.
- Önümüzdeki ay bir yolculuğa çıkacağız.
It's only a short way, so you can walk there in a few minutes.
- Sadece kısa bir yol, bu yüzden birkaç dakika içinde oraya yürüyebilirsiniz.
They walked along the road three abreast.
- Onlar yol boyunca üçü yan yana yürüdü.
Tom and Mary are enjoying a walk along the pilgrims' trail in France.
- Tom ve Meryem Fransa'daki hac yolu yürüyüşünün keyfini çıkarıyor.
I like walking on dusty and rocky trails.
- Tozlu ve kayalıklı yollarda yürümeyi severim.
Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
- Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
I handled the problem the only way I knew how.
- Sorunu yapma yöntemini bildiğim tek yolla ele aldım.
You'll never get ahead in this place unless you go through the proper channels.
- Doğru bir yol bulmadıkça bu alanda asla ileri gitmeyeceksin.
Do you have an itinerary for your business trip?
- İş gezin için bir yolcu rehberin var mı?
Where can I find the itinerary for your business trip?
- Senin iş gezin için yolcu rehberi nerede bulabilirim?
It is easy to be wise after the event.
- Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur.
The future has many paths - choose wisely.
- Geleceğin birçok yolu var - akıllıca seçin.
We explored all possible ways of cutting expenditures.
- Biz harcamaları kesme hakkında tüm olası yollarını araştırdık.
Writing up history is a method of getting rid of the past.
- Tarih yazmak, geçmişten kurtulmanın bir yoludur.
Do they have bike lanes on the freeways in Australia?
- Avustralya otoyollarında onların bisiklet yolları var mı?
We came to a place where the road branched into two lanes.
- Yolun iki şerite ayrıldığı bir yere geldik.
Love moves in mysterious ways.
- Aşk gizemli yollarda ilerler.
People have many things to communicate and many ways to do so.
- İnsanlar iletişim kurmak pek çok şeye sahiptir ve bunun için çok yola sahiptir.
The same rule applies to going for a journey.
- Aynı kural bir yolculuğa çıkmak için de geçerlidir.
All drivers should obey the rules of the road.
- Tüm sürücülerin yol kurallarına uymaları gerekir.
Everything was in order until he came.
- O gelinceye kadar her şey yolundaydı.
I need your address in order to send you a present.
- Sana hediye yollayabilmem için adresine ihtiyacım var.
I have tried every means imaginable.
- Akla gelebilecek her yolu denedim.
We have to use every means to persuade him.
- Onu ikna etmek için her yolu kullanmalıyız.
We don't want to cause any trouble.
- Herhangi bir soruna yol açmak istemiyoruz.
We don't want to cause a panic.
- Paniğe yol açmak istemiyoruz.
The train was so crowded that I had to keep standing all the way.
- Tren o kadar kalabalıktı ki ben bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.
Tom came all the way from Boston.
- Tom yol boyunca Boston'dan geldi.
What is written on the road sign? - ONE WAY.
- Yol işaretinde ne yazılı? - TEK YÖN.
May I have a road map, please?
- Bir yol haritası alabilir miyim, lütfen?
May I have a road map?
- Bir yol haritası alabilir miyim?
Tom bought some vegetables at a roadside stand.
- Tom bir yol kenarı standında biraz sebze aldı.
We bedded down at the roadside park for the night.
- Gece için yol kenarı parkta yatacak bir yer bulduk.
Before we get out of the taxi, we pay the fare.
- Taksiden inmeden önce yol parasını öderiz.
What is the fare from Osaka to Akita?
- Osaka'dan Akita'ya yol parası nedir?
Bu gemi okyanuslarda yolculuk yapmak için uygun değil.
- Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
Gemiyle yolculuk yapmayı severim.
- Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.