The war deprived them of their happiness.
- Savaş onları mutluluktan yoksun bıraktı.
Tom's brain was deprived of oxygen for too long.
- Tom'un beyni uzun süre oksijenden yoksun kaldı.
We sometimes disparagingly call noise, music that's insignificant and devoid of any charm.
- Bazen kötüleyici olarak gürültü, önemsiz ve cazibeden yoksun müzik diyoruz.
The man was devoid of such human feelings as sympathy.
- Adam sempati gibi insani değerleden yoksundu.
Tom did it out of a sense of justice.
- Tom onu bir adalet duygusundan yoksun olarak yaptı.
The street was empty of people and traffic.
- Cadde, insan ve trafikten yoksundu.
He is devoid of common sense.
- Sağduyudan yoksundur.
We sometimes disparagingly call noise, music that's insignificant and devoid of any charm.
- Bazen kötüleyici olarak gürültü, önemsiz ve cazibeden yoksun müzik diyoruz.
Tom istikrardan mahrum.
- Tom kararlılıktan yoksun.