تعريف yoksa في التركية الإنجليزية القاموس.
- otherwise
They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
- Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
You'd better hurry, otherwise you'll miss the train.
- Acele etsen iyi olur, yoksa treni kaçıracaksın.
- or
- if not; otherwise, or else; or; if there is not; but not; I wonder if
- or else
You better be honest with me, or else I'll tell our mother.
- Bana dürüst olsan iyi olur, yoksa anneme söyleyeceğim.
Watch your step, or else you will trip on the baggage.
- Adımına dikkat et, yoksa bagajda yoculuk yapacaksın.
- if there is not
- but not
- i wonder if
- (Bilgisayar) na
- not
If there was no air, man could not live for even ten minutes.
- Hava yoksa insan on dakika bile yaşayamaz.
Am I handsome or not?
- Yakışıklı mıyım yoksa değil miyim?
- if not
If one has the right to live, then one should also have the right to die. If not, then living is not a right, but an obligation.
- Bir insanın yaşama hakkı varsa, aynı zamanda ölme hakkı da olmalı. Eğer yoksa; o zaman yaşamak bir hak değil, zorunluluktur.
If one has the right to live, then one should also have the right to die. If not, then living is not a right, but an obligation.
- Bir insanın yaşama hakkı varsa öyleyse bir insanın aynı zamanda ölme hakkı da olmalı. Eğer yoksa, o zaman yaşamak bir hak değil ama bir zorunluluktur.
- not ... (used with değil): Böyle bir meselede insan hislerine göre hareket etmeli, yoksa aklına göre değil. In a matter like this one should act according to the dictates of one's feelings, not one's reason
- else
Watch your step, or else you will trip on the baggage.
- Adımına dikkat et, yoksa bagajda yoculuk yapacaksın.
If there's nothing else for me to do, I'm going home.
- Yapacağım başka bir şey yoksa eve gidiyorum.
- except
- otherwise, or else, if not: Daha hızlı çalış, yoksa patron seni kapı dışarı eder. Work faster or else the boss'll give you the sack
- All that's needed is ...: Her şey hazır, paramız olsun yoksa. Everything's ready; all we need is some money
- or ...? (used in a question): Şaka mı söylüyorsun, yoksa gerçekten gücendin mi? Are you joking, or have you really taken offense? Bunu yapmak istemiyorum. Yoksa yapsam mı? Ne dersin? I don't want to do this. Or should I? What do you think? Ayhan mı, yoksa Ali mi, hangisi yaptı? Was it Ayhan, or was it Ali? Which one did it? Gidecek mi, yoksa gitmeyecek mi? Is he going to go, or isn't he?
- nisi
- yoksa (ne yaparsın)
- (deyim) or else
- yoksa kuralı
- else-rule
- yoksa yönergesi
- (Bilgisayar) else instruction
- aksi taktirde yoksa
- (Havacılık) otherwise
- hiç yoksa
- (deyim) at least
- mahzuru yoksa
- If you don't mind
- sakıncası yoksa
- If you don't mind
- sakıncası yoksa
- Would you mind
- sizce bir sakıncası yoksa
- if you don't mind
- varsa ... yoksa
- (for someone) to be the most important person in someone's life: Ahmet için, varsa Emine yoksa Emine. Ahmet has eyes for no one but Emine
- yürüyebilir miyim yoksa taksi mi çağırayım
- Can I walk or should I take a taxi