yok yok

listen to the pronunciation of yok yok
التركية - الإنجليزية
1. (Atasözü) Don't suppose that something cannot be found or cannot happen, because it can. 2. No! No!
yok olmak
disappear
yok olmak
vanish
yok
away

Tom can't trust Mary to look after his house while he's away. - Tom o yokken Mary'nin onun eviyle ilgileneceğine güvenemiyor.

The boss asked Mr Brown to take charge of the office while she was away. - Patron, Bay Brown'dan kendisi yokken işyerinin sorumluluğunu almasını istedi.

yok
absent

Why did you absent yourself from class yesterday? - Dün niçin sınıfta yoktun?

Tails are absent in some cats. - Bazı kedilerde kuyruklar yok.

yok etme
annihilation
yavaş yavaş yok etmek
(Hukuk) undermine
yok
nope
yok
unavailable
bitkileri yok eden madde
herbicide
ne var ne yok
what's up?
yok
not

I've got nothing to say to him. - Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.

There is nothing concealed that will not be revealed. - Açığa çıkartılmayacak hiçbir sır yoktur.

yok
used sarcastically at the beginning of each of several successive clauses: Yok hava kötüymüş, yok zamanı değilmiş, kısacası bu işe yanaşmayacağı belliydi. If it wasn't that the weather was bad, then it was the fact that the time wasn't ripe; in short, it was clear that he wasn't going to get around to doing this job
yok
no
yok
nay
acı ve üzüntüyü yok eden ilaç
nepenthe
artık yok
no more
haberim yok
(Konuşma Dili) I know nothing about it./I haven't heard it
hiç kuşku yok
undoubtedly
yok
used for emphasis at the beginning of a statement: Yok, iyi adam vesselam. He's a good fellow, and that's all there is to it
yok
but if not ...: Sınavı kazandın, ne güzel; yok kazanamadın, bir daha denersin. If you pass the test, that'll be great; but if you fail it, then you'll just take it another time
yok etme
extermination
yok etme
elimination
yok etme
wipeout
yok etmek
break up
yok etmek
extinguish
yok etmek
dispel
yok olmuş
gone
artık yok
not anymore
ağaçları yok etme
deforestation
belge yok
(Bilgisayar) no document
bellek yok
(Bilgisayar) no memory
bilgi yok
(Bilgisayar) no information
bilgisi yok
out of touch
denetim yok
(Bilgisayar) no control
dil yok
(Bilgisayar) no language
dolgu yok
(Bilgisayar) no fill
dosya yok
(Bilgisayar) no file
dosya yok
(Bilgisayar) no files
efekt yok
(Bilgisayar) no effect
elimde yok
no, not on hand
etiket yok
(Bilgisayar) no label
eylem yok
(Bilgisayar) no action
fare yok
(Bilgisayar) no mouse
gerek yok
not necessarily
gerek yok
it is not necessary

It is not necessary for us to attend this lecture. - Bu konferansa katılmamıza gerek yok.

It is not necessary that we attend the reunion. - Toplantıya katılmamıza gerek yok.

güvenlik yok
(Bilgisayar) no security
hiç fikrim yok
i don't have the foggiest idea
içerik yok
(Bilgisayar) no content
kanal yok
(Bilgisayar) no channels
kart yok
(Bilgisayar) no card
kaynak yok
(Bilgisayar) no resources
kilit yok
(Bilgisayar) no locks
kontrol yok
(Bilgisayar) no control
konu yok
(Bilgisayar) no subject
metin yok
(Bilgisayar) no text
nesne yok
(Bilgisayar) no objects
olay yok
(Bilgisayar) no event
onun önemi yok
it is neither here nor there
ortam yok
(Bilgisayar) no media
proje yok
(Bilgisayar) no project
renk yok
(Bilgisayar) no color
resim yok
(Bilgisayar) no picture
sertifika yok
(Bilgisayar) no certificate
stil yok
(Bilgisayar) no style
sınır yok
(Bilgisayar) no limit
tablo yok
(Bilgisayar) no tables
toner yok
(Bilgisayar) no toner
toptan yok etmek
eradicate
toptan yok etmek
exterminate
veri yok
(Bilgisayar) no data
yok
(Tıp) yoke
yok
nix
yok
nonexistence
yok
not just yet
yok
on second thought
yok
(Bilgisayar) does not exist
yok
(Bilgisayar) omit
yok
(Bilgisayar) missing
yok
(Bilgisayar) clear
yok
(Bilgisayar) n a
yok
(Bilgisayar) not set
yok
(Bilgisayar) n/a
yok
nonexistent
yok
none

Half a loaf is better than none. - Yarım somun ekmek hiç yoktan iyidir.

It's none of your business. - Onun sizinle bir ilgisi yok.

yok
there are not
yok
(Bilgisayar) not available
yok
(Bilgisayar) do not exist
yok
nothing
yok
(Bilgisayar) na
yok
none available
yok
(Bilgisayar) not present
yok
off
yok
out of stock
yok canım
you don't say!
yok canım
all my eye!
yok eden
(Askeri) destructor
yok edici
destroyer
yok edici
devourer
yok edici
wrackful
yok edici
destructive
yok edici
annihilator
yok edici
wreckful
yok edilmek
be destroyed
yok edilmek
be exterminated
yok edim
annihilation
yok ediş
(Bilgisayar) annihilation
yok etme
wracking
yok etme
(Ticaret) removal
yok etme
extirpate
yok etme
extincting
yok etme
suppression
yok etme
demolition
yok etmek
root something out
yok etmek
blot out
yok etmek
remove
yok etmek
wipe off
yok etmek
demolish
yok etmek
kill
yok etmek
sweep away
yok etmek
cut sb up
yok etmek
consume
yok etmek
melt away
yok etmek
dissolve something away
yok etmek
cut somebody up
yok etmek
knock down
yok etmek
deaden
yok etmek
erase
yok etmek
get rid of
yok etmek
uproot
yok etmek
(deyim) make an end of
yok etmek
dissolve something
yok etmek
(deyim) stamp something out
yok etmek
wipe something out
yok etmek
(deyim) bring something to the ground
yok etmek
wreck
yok etmek
work off
yok ol
get lost
yok olma
wreck
yok olma
depletion
yok olma
destruction

A nuclear war will bring about the destruction of mankind. - Bir nükleer savaş, insanlığın yok olmasına neden olacak.

yok olma
(Biyokimya) dissipation
yok olmak
melt away
yok olmak
go
yok olmak
to be destroyed
yok olmak
go up in smoke
yok olmak
be annihilated
yok olmak
annihilated
yok olmak
destroyed
yok olmak
fade away
yok olmak
dissipate
yok olmak
die out
yok olmak
be destroyed
yok olmak
(Dilbilim) break down
yok oluş
annihilation
yok ya
my foot!
yok ya
you don't say!
yok yere
(deyim) for the hell of it
yok yere
without reason
yok yere
just for the hell of it
yok yere
for no reason
yol yok
(Bilgisayar) no path
zamanla yok olmak
wear off
çerçeve yok
(Bilgisayar) no frames
öneri yok
(Bilgisayar) no suggestion
yok etmek
eradicate
yok
there is not
yok
ain't
yok
not existing, nonexistent
ağlamayana meme yok
(Atasözü) A quiet baby gets no suck
aşkta sınır yok
love has no limits
aşkta sınır yok
there is no limit in love
bitirmek, yok etmek
To end, to destroy
durmak yok
no stopping
farkeden birşey yok
nothing makes anything different
gerek yok
(There's) no need
hayır, yok
no, no
hiç yok
no
kadar durmak yok
no stopping till
piyasada yok
No market
problem yok
no problem

Between us there is no problem. - Aramızda hiçbir problem yok.

sakıncası yok
do not mind
var yok
There are no
yok
used to indicate a refusal to participate in something: Siz onu yapacak olursanız ben yokum. If you're going to do that I'm not coming with you. O işte ben yoktum. I had nothing to do with that matter
yok
not present, absent; not at hand, not available
yok
haven't got

Hiç paraları yok.

yok
nonexistent, absent, lacking; nonexistence, nothing; no; there is not, there are not
yok deve
No camels
yok etmek
Make away with, charm away, clear off, cut off, cut up, dispose of, dissipate, dissolve, do away with, efface, eliminate, end, eradicate, exterminate, extinguish, extirpate, liquidate, shatter, spirit away, spirit off, sponge out, stamp, wipe away
yok etmek
suppress
yok etmek
(deyim) cut down
yok etmek
(deyim) fuck up
yok mu
Do not
yok olmak
Disappear, vanish, perish
yok olmak üzere
about to disappear
yok sa
No health
yok satmak
(for a merchant) to have nothing left to sell
yok satmak
to have nothing for sale
yok say
Ignore
yok yere
for no reason at all
zararı yok
no damage
önem vermemek, yok saymak
ignore, ignore
şek ve şüphe yok. şüphesiz. elbette
and no doubt shape. no doubt. of course
şüphe yok
No doubt
Fol yok yumurta yok
It is all in the air as yet
Hacet yok
There is no need
Kimsecikler yok
There is not a soul here
Milli Parklar Teşkilatı; daha önceden hizmeti yok; Nükleer Planlama Sistemi
(Askeri) National Park Service; nonprior service; Nuclear Planning System
Söylemeye gerek yok
It goes without saying, Needless to say
Yok devenin başı
Impossible!, Incredible!, Bullshit!
Yok devenin nalı
Get along with you!, Bullshit!
Yok ya
My foot!, You don't say!, Big deal!
Zararı yok
It's all right, Never mind!
Ziyanı yok
Never mind!, It doesn't matter!, It's all right., That's all right
acelesi yok
(Konuşma Dili) There is no hurry about it
acemi öğretmeye vaktim yok
(Konuşma Dili) I have no time to argue with fools
acı ve üzüntüyü yok eden ilaç
legendary drug that caused one to forget his troubles or sorrow
adres yok
(Bilgisayar) no address
ak sakaldan yok sakala gelmek
to fail with old age
alakası yok
It has nothing to do with it. It's not relevant
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف yok yok في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

yok
A non-Jew; a Gentile

I'd been warned about just such a day, when the yoks would come with their white-boned fists and start knocking us about.

التركية - التركية

تعريف yok yok في التركية التركية القاموس.

yok yoksul
Zengin olmayan, fakir
var yok
Belli bir ölçüye ya ulaşır ya ulaşmaz; herhangi bir ölçüye, miktara yakın; olduğu bile kuşkulu
yok
Birinin söylediği sözlerden genelde kuşkulanıldığında veya sözler hafifsendiğinde kullanılır: "Yok ben seni adam ettim, yok haddini bil, yok üstümüze düşeni yapalım."- A. İlhan
yok
Olmayan, bulunmayan şey
yok
"Hayır" anlamında kullanılır
yok
Birbirine karşıt iki cümleden, ikincisinin başına getirilir
yok
Savunulan bir düşünceyi doğrulayan sözün başına getirilir
yok
Birinin söylediği sözlerden genelde kuşkulanıldığında veya sözler hafifsendiğinde kullanılır
yok
Yasaklanmış olan şey, yasak
yok olmak
Ortadan kalkmak, kaybolmak, varlığı sona ermek
yok pahasına
Kâr elde etmeksizin, değerinden çok düşük
yok yere
Hiçbir gereği ve yararı olmadan
الإنجليزية - التركية

تعريف yok yok في الإنجليزية التركية القاموس.

yok leadership
(Eğitim) yök başkanlığı
yok yok
المفضلات