You're not authorized to be here.
- Burada olmak için yetkili değilsin.
You're not authorized to do that.
- Bunu yapmaya yetkili değilsin.
They are both very competent judges.
- Onların her ikisi de çok yetkili hakimler.
I've been told that you're a very competent person.
- Bana çok yetkili bir kişi olduğun söylendi.
He asked the officials to lift the ban.
- Yetkililerin yasağı kaldırmasını rica etti.
He was elected an official by the inhabitants of this town.
- O, bu kasabanın sakinleri tarafından bir yetkili seçildi.
His best friend ratted him out to the authorities.
- Onun en iyi arkadaşı onu yetkili makamlara ihbar etti.
Getting rid of garbage has become a major headache for the authorities.
- Çöpten kurtulmak yetkililer için büyük bir baş belası haline gelmiştir.
You are not entitled to attend the meeting.
- Toplantıya katılmak için yetkili değilsiniz.
You're entitled to the truth.
- Sen gerçeğe yetkilisin.
You are not entitled to attend the meeting.
- Toplantıya katılmak için yetkili değilsiniz.
You're entitled to the truth.
- Sen gerçeğe yetkilisin.
I am the executive director of the museum.
- Ben müzenin yetkili müdürüyüm.