yetkililer

listen to the pronunciation of yetkililer
التركية - الإنجليزية
authorities

The authorities fined the shop because of a disorder in the electronic balance. - Elektronik terazideki bir arıza nedeniyle yetkililer işyerine para cezası verdi.

The convicted drug dealer was willing to comply with the authorities to have his death sentence reduced to a life sentence. - Mahkûm uyuşturucu satıcısı ölüm cezasını ömür boyu hapis cezasına düşürtmek için yetkililere boyun eğmeye istekliydi.

the authorities
yetkili
authorized

You're not authorized to be here. - Burada olmak için yetkili değilsin.

We are the only authorized distributor for this product. - Biz bu ürün için tek yetkili satıcıyız.

yetkili
competent

I've been told that you're a very competent person. - Bana çok yetkili bir kişi olduğun söylendi.

They are both very competent judges. - Onların her ikisi de çok yetkili hakimler.

yetkili
official

He was elected an official by the inhabitants of this town. - O, bu kasabanın sakinleri tarafından bir yetkili seçildi.

Canadian officials weighed the supplies of each man. - Kanadalı yetkililer, her insanın malzemelerini tarttı.

yetkili
commissioned
yetkili
{s} qualified
yetkili
(Bilgisayar) contact
yetkili
certified
yetkili
officer
yetkili
power
yetkili
(Ticaret) authorized officer
yetkili
licenced
yetkili
proxy
yetkili
licensed
yetkili
authorised
yetkili
(Kanun) decretory
yetkili
(Ticaret) authorised officer
yetkili
(Kanun) licensee
yetkili
(Kanun) competed
yetkili
authorities

His best friend ratted him out to the authorities. - Onun en iyi arkadaşı onu yetkili makamlara ihbar etti.

The authorities fined the shop because of a disorder in the electronic balance. - Elektronik terazideki bir arıza nedeniyle yetkililer işyerine para cezası verdi.

yetkili
(Kanun) vested
yetkili
authority
yetkili
entitled

You're entitled to the truth. - Sen gerçeğe yetkilisin.

Tom is entitled to do that. - Tom onu yapmaya yetkili.

yetkili
commanding
yetkili
ex cathedra
yetkili
competent, (someone) who has sufficient knowledge, judgment, or skill (in a particular field)
yetkili
(Hukuk) authority, competent
yetkili
authorized, warranted
yetkili
entitled to

Tom is entitled to do that. - Tom onu yapmaya yetkili.

You're entitled to the truth. - Sen gerçeğe yetkilisin.

yetkili
authorized, authoritative; qualified; authority
yetkili
authoritative
yetkili
executive

I am the executive director of the museum. - Ben müzenin yetkili müdürüyüm.

yetkili
powerful
yetkili
{s} potent
التركية - التركية

تعريف yetkililer في التركية التركية القاموس.

Yetkili
mezun
Yetkili
salahiyetli
Yetkili
salahiyettar
yetkili
Herhangi bir işte yetkisi olan (kimse) salâhiyetli, salâhiyettar
yetkili
Herhangi bir işte yetkisi olan (kimse) salahiyetli, salahiyettar: "Fabrikanın bir yetkilisi onlara açıklamalar yapıyordu."- T. Buğra
yetkililer
المفضلات