تعريف yetiştirmek في التركية الإنجليزية القاموس.
- raise
This would be a good place to raise kids.
- Bu, çocukları yetiştirmek için iyi bir yer olurdu.
This would be such a great place to raise kids.
- Bu, çocuk yetiştirmek için böylesine harika bir yer olurdu.
- grow
It's difficult to grow anything in this soil.
- Bu toprakta herhangi bir şeyi yetiştirmek zordur.
My father's hobby is growing roses.
- Babamın hobisi gül yetiştirmektir.
- produce
- bring up
I want to bring up my son as my father did me.
- Babamın beni yetiştirdiği gibi oğlumu yetiştirmek istiyorum.
- cultivate
- nurture
- rear
My mother worked hard in order to rear us.
- Annem bizi yetiştirmek için çok çalıştı.
- educate
- train
- Manage to fulfill a work
- to enable (someone) to live long enough to know (someone, something); to enable (someone) to be born early enough to know (someone, something)
- to bring sb up, to nurture; to breed; to train; to coach; to bring sb on; to grow, to raise, to cultivate; to send (information); to make do, to manage; to throw up
- to get (something) done or ready in time for
- to have (one person) catch up with (another)
- turn out
- discipline
- to tell (someone) (something that he wasn't meant to hear)
- breed
Tom kept a pair of rabbits for breeding.
- Tom yetiştirmek için bir çift tavşan besledi.
- coach
- to educate
- to train (animals)
- school
- to raise (children, animals, plants)
- to make (something) suffice
- cradle
- to get (someone, something) to (a place) in time
- rush
We have to rush him to the hospital. He's badly injured.
- Onu hastaneye yetiştirmek zorundayız. O fena halde yaralı.
- to bring (one person) to the aid of (another) in time
- groom
- farm
- to make (one thing) reach (another): İpi o ağaca yetiştiremiyorum. I can't make the rope reach that tree
- throw up
- manage
- bring somebody up
- cement
- catch
- bring sb up
- race
- caught up
Larry is finally caught up on his work.
- yetiştirme
- breeding
Tom kept a pair of rabbits for breeding.
- Tom yetiştirmek için bir çift tavşan besledi.
- yetiştirmek (hayvan/ekin)
- raise
- yetiştirme
- upbringing
Tom had a very sheltered upbringing.
- Tom çok korunaklı bir yetiştirmeye sahipti.
- yetiştirme
- (Arılık) selective breeding
- yetiştirme
- (Arılık) rear
My mother worked hard in order to rear us.
- Annem bizi yetiştirmek için çok çalıştı.
- yetiştirme
- cultivate
- yetiş
- got on for
- yetiş
- get on for
- yetiş
- {f} overtaken
- yetiş
- overtook
- yetiş
- overtake
If you hurry, you will soon overtake her.
- Eğer acele edersen yakında ona yetişirsin.
If you hurry, you will overtake him.
- Acele edersen ona yetişirsin.
- yetiş
- catch up
I'll catch up with you later.
- Daha sonra size yetişirim.
He'll soon catch up with Tom.
- O yakında Tom'a yetişecek.
- yetiş
- grown at
- yetiştirme
- edification
- fâide yetiştirmek
- fâide to train
- yetiştirme
- upbring
- arpa yetiştirmek
- grow barley
- cevap yetiştirmek
- to shoot back at sb
- gelişigüzel yetiştirmek
- drag up
- haber yetiştirmek
- to get the news or a message to (a place) on time
- hastaneye yetiştirmek
- rush smb. to the hospital
- iyi çiçek yetiştirmek
- have green thumb
- iyi çiçek yetiştirmek
- have green fingers
- koyun yetiştirmek
- rear sheep
- koyun yetiştirmek
- keep sheep
- koyun yetiştirmek
- raise sheep
- koyun yetiştirmek
- farm sheep
- laf yetiştirmek
- 1. to reply quickly and in kind, promptly to give as good as one gets. 2. (for a child) to talk back to, sass (an older person)
- lakırdı yetiştirmek
- 1. to reply quickly and in kind, promptly to give as good as one gets. 2. (for a child) to talk back to, sass (an older person)
- melez olarak yetiştirmek
- hybridize
- sebze yetiştirmek
- grow vegetable
- serada yetiştirmek
- force
- yetiştirme
- having (one person) catch up with (another)
- yetiştirme
- getting (something) done or ready in time
- yetiştirme
- raising (children, animals, plants)
- yetiştirme
- growing
Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.
- Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir.
If farmers don't make a decent living growing peanuts, they will try growing other crops.
- Çiftçiler fıstık yetişen iyi bir yaşam yapmazlarsa, diğer ürünleri yetiştirmeye çalışacaklardır.
- yetiştirme
- nurture
- yetiştirme
- cultivation
- yetiştirme
- culture
- yetiştirme
- person who's been trained by or raised by (a specified person), protégé of; protégée of
- yetiştirme
- getting (someone, something) to (a place) in time
- yetiştirme
- making (one thing) reach (another)
- yetiştirme
- bringing (one person) to the aid of (another) in time
- yetiştirme
- making (something) suffice
- yetiştirme
- training (animals)
- yetiştirme
- bringing up; breeding; cultivation
- yetiştirme
- education
- çiçek yetiştirmek
- grow flower
- çocuk yetiştirmek
- to raise a child
- çocuk yetiştirmek
- to bring up children
- çırak yetiştirmek
- to train apprentices; to train (someone) as an apprentice
- özenle yetiştirmek
- cocker up
- şerbetçiotu yetiştirmek
- hop