yetiştir

listen to the pronunciation of yetiştir
التركية - الإنجليزية
brought up

She brought up the three children alone. - O, üç çocuğu tek başına yetiştirdi.

She was well brought up by her parents. - O, anne ve babası tarafından iyi yetiştirildi.

bring up

I want to bring up my son as my father did me. - Babamın beni yetiştirdiği gibi oğlumu yetiştirmek istiyorum.

What does it matter how they bring up their own children? - Kendi çocuklarını nasıl yetiştirdiklerinin ne önemi var?

{f} grown

A lot of sugar cane is grown in Cuba. - Küba'da çok şeker kamışı yetiştirilir.

Tea is widely grown in India. - Çay geniş ölçüde Hindistan'da yetiştirilir.

make grow
bring#up
yetiş
got on for
yetiş
get on for
yetiş
{f} overtaken
yetiş
overtook
yetiş
overtake

If you hurry, you will soon overtake her. - Eğer acele edersen yakında ona yetişirsin.

If you hurry, you will overtake him. - Acele edersen ona yetişirsin.

yetiş
catch up

You walk on and I will catch up with you later. - Sen ilerle ve ben sana daha sonra yetişirim.

I quickened my steps to catch up with her. - Ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.

yetiş
grown at
yetiştir
المفضلات