You're a very gifted artist.
- Çok yetenekli bir sanatçısın.
She is a gifted artist.
- Yetenekli bir sanatçıdır.
Tom is a very capable teacher.
- Tom, çok yetenekli bir öğretmen.
He ought to pass the examination, for he is very capable.
- O, sınavı geçmeli, zira o çok yeteneklidir.
Tom is a talented actor.
- Tom yetenekli bir aktör.
Tom is one of the most talented people I know.
- Tom tanıdığım en yetenekli insanlardan biridir.
Tom is skilled, isn't he?
- Tom yetenekli, değil mi?
Tom is very skilled in manual labor.
- Tom el işinde çok yetenekli.
An able sportsman should be brave.
- Yetenekli bir sporcu cesur olmalı.
Tom is a very able teacher.
- Tom çok yetenekli bir öğretmendir.
He was a famous poet and a competent diplomat.
- O ünlü bir şair ve yetenekli bir diplomattı.
He had two or three rather competent assistants.
- İki ya da üç tane oldukça yetenekli asistanı vardı.
That actor is both handsome and skillful.
- Bu aktör hem yakışıklı hem de yetenekli.
Tom is an accomplished swimmer.
- Tom yetenekli bir yüzücüdür.
Penguins are accomplished swimmers.
- Penguenler yetenekli yüzücülerdir.
You have great talent. You are truly gifted.
- Senin harika yeteneğin var. Sen gerçekten yeteneklisin.
He has a good art of talking.
- O, konuşma sanatında yeteneklidir.
I wasn't very efficient.
- Çok yetenekli değildim.
He has an aptitude for painting.
- O, ressamlık için yeteneklidir.
We were incredibly intelligent about some of the hazards that we faced.
- Biz karşılaştığımız tehlikelerin bazıları hakkında inanılmaz yetenekliydik.
Tom is a skillful driver.
- Tom yetenekli bir sürücüdür.
Tom is a skillful carpenter.
- Tom yetenekli bir marangozdur.
This isn't any ordinary ability.
- Bu sıradan bir yetenek değildir.
I showed them the difference of ability.
- Yetenek farkını onlara gösterdim.
Musical talent can be developed if it's properly trained.
- Düzgün bir şekilde eğitilirse müzikal yetenek geliştirilebilir.
Musical talent usually blooms at an early age.
- Müzikal yetenek genellikle erken yaşlarda verimli olur.
The more skills one masters, the greater contribution one can make to society.
- Bir insan ne kadar çok yetenek öğrenirse, topluma o kadar daha çok katkıda bulunur.
To be a good translator, I think Tom needs to hone his skills a bit more.
- İyi bir tercüman olmak için, sanırım Tom yeteneklerini biraz daha geliştirmeli.
I'm proud of Tom's accomplishments.
- Tom'un yetenekleriyle gurur duyuyorum.
To be a good translator, I think Tom needs to hone his skills a bit more.
- İyi bir tercüman olmak için, sanırım Tom yeteneklerini biraz daha geliştirmeli.
The more skills one masters, the greater contribution one can make to society.
- Bir insan ne kadar çok yetenek öğrenirse, topluma o kadar daha çok katkıda bulunur.
There is no room to doubt that he is a gifted artist.
- Onun yetenekli bir sanatçı olduğundan şüphe etmeye yer yok.
He has natural gifts.
- Onun doğuştan yetenekleri var.
That actor is both handsome and skillful.
- Bu aktör hem yakışıklı hem de yetenekli.
He is able man, but on the other hand he asks too much of us.
- O yetenekli bir adam ama diğer taraftan o bizim hakkımızda çok soru soruyor.
You can't know his merits by his appearance.
- Onun görünüşüyle yeteneklerini bilemezsin.
I finally passed the aptitude test for higher management studies.
- Ben yüksek yönetim çalışmaları için nihayet yetenek sınavını geçtim.
He has an aptitude for painting.
- O, ressamlık için yeteneklidir.
You have good instincts.
- Senin güzel yeteneklerin var.
I'm proud of Tom's accomplishments.
- Tom'un yetenekleriyle gurur duyuyorum.