We admit that he is a man of ability.
- Biz onun yetenekli bir adam olduğunu kabul ediyoruz.
This isn't any ordinary ability.
- Bu sıradan bir yetenek değildir.
Talent for music runs in their blood.
- Müzik için yetenek onların kanında akar.
Musical talent can be developed if it's properly trained.
- Düzgün bir şekilde eğitilirse müzikal yetenek geliştirilebilir.
Tom is a skillful carpenter.
- Tom yetenekli bir marangozdur.
Lisa is so skillful that she can even make screws and similar small objects for herself.
- Lisa o kadar yeteneklidir ki kendisi için vida ve benzeri küçük nesneleri bile yapabilir.
I'm proud of Tom's accomplishments.
- Tom'un yetenekleriyle gurur duyuyorum.
He boasted about his skills.
- O, yetenekleri hakkında övündü.
I think if I talked more often with a native speaker, my English skills would improve quickly.
- Sanırım bir yerli konuşur ile daha sık konuşsam, İngilizce yeteneklerim çabucak gelişir.
There is no room to doubt that he is a gifted artist.
- Onun yetenekli bir sanatçı olduğundan şüphe etmeye yer yok.
She is a gifted artist.
- Yetenekli bir sanatçıdır.
He is able man, but on the other hand he asks too much of us.
- O yetenekli bir adam ama diğer taraftan o bizim hakkımızda çok soru soruyor.
The amateur singer won first in the talent show hands down.
- Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.
You can't know his merits by his appearance.
- Onun görünüşüyle yeteneklerini bilemezsin.
He has an aptitude for painting.
- O, ressamlık için yeteneklidir.
I finally passed the aptitude test for higher management studies.
- Ben yüksek yönetim çalışmaları için nihayet yetenek sınavını geçtim.
You have good instincts.
- Senin güzel yeteneklerin var.
I'm proud of Tom's accomplishments.
- Tom'un yetenekleriyle gurur duyuyorum.