yemi

listen to the pronunciation of yemi
التركية - الإنجليزية
feed
To pass to
The motion, or act, of carrying forward the stuff to be operated upon, as cloth to the needle in a sewing machine; or of producing progressive operation upon any material or object in a machine, as, in a turning lathe, by moving the cutting tool along or in the work
The input solution to a system
To graze; to cause to be cropped by feeding, as herbage by cattle; as, if grain is too forward in autumn, feed it with sheep
introduce continuously; "feed carrots into a food processor"
move along, of liquids; "Water flowed into the cave"; "the Missouri feeds into the Mississippi"
to eat (usually of animals)
To be nourished, strengthened, or satisfied, as if by food
give food to; "Feed the starving children in India"; "don't give the child this tough meat"
The RF input/output device
To feed something to a place, means to supply it to that place in a steady flow. blood vessels that feed blood to the brain. gas fed through pipelines
To give for food, especially to animals; to furnish for consumption; as, to feed out turnips to the cows; to feed water to a steam boiler
To subject by eating; to satisfy the appetite; to feed one's self (upon something); to prey; with on or upon
To satisfy; gratify or minister to, as any sense, talent, taste, or desire
If someone feeds you false or secret information, they deliberately tell it to you. He was surrounded by people who fed him ghastly lies At least one British officer was feeding him with classified information
The mechanism by which the action of feeding is produced; a feed motion
{i} food; meal; act of providing food; nourishment; fodder, food fed to livestock; material supplied; act of channeling or routing; act of passing (Sports); act of inserting into a machine (especially of putting paper into a printer); act of supplying
support or promote; "His admiration fed her vanity
An exact pass into the shooting circle
food for domestic livestock
yem
bait

Tom put bait on the hook. - Tom oltaya yem taktı.

If you want to stay a member of this club, you have to fish or cut bait. - Bu kulübün bir üyesi kalmak istiyorsanız balık tutmak ya da yem kesmek zorundasınız.

yem
{i} forage
yemi hafifçe daldırarak balık tutmak
dap
yem
{i} prey
kaşık şeklinde balık yemi
spoon
hayvan yemi
feeding stuff
hayvan yemi
fodder
yem
(Denizbilim) fishmeal
yem
feed stuff
yem
pellet feed
yem
{i} fodder
yem
decoy
yem
lure
yem
feed

I didn't feed the dog. - Köpeğe yemek vermedim.

I would rather feed my dog before we eat. - Biz yemeden önce köpeğimi beslemeyi tercih ederim.

olta yemi
troll
Yem
feed in
hayvan yemi
provender
hayvan yemi
Fodder, forage
domuz yemi
pigwash
domuz yemi
pigswill
domuz yemi
swill
domuz yemi
slop
dönen balık yemi
spinner
kaşık şeklinde balık yemi
spoon bait
kemik yemi
bone meal
kuş yemi
birdseed
kıyılmış hayvan yemi
chaff
olta yemi
bait
polen ikame yemi
(Arılık) pollen substitute
tavuk yemi
feed stuff
tavuk yemi
chicken feed
yem
priming, primer (for a gun)
yem
(dry) feed (for animals); fodder
yem
draw

After dinner, we all went into the drawing room. - Akşam yemeğinden sonra, Hepimiz çizim odasına gittik.

yem
provender
yem
food; fodder, feed, provender; bait, decoy, lure
yem
food

The Italian food was delicious. - İtalyan yemeği lezzetliydi.

Dieticians are experts in the food industry. - Diyetisyenler yemek branşında uzmandırlar.

yem
bait (used to lure fish, birds, etc.)
yem
silage
yumurta yemi
laying mash
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف yemi في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

yem
Alternative spelling of hyem
yem
Geordie, alternative spelling of hyem
التركية - التركية

تعريف yemi في التركية التركية القاموس.

Yem
(Osmanlı Dönemi) ALİKA
balık yemi
Balık avlamada oltanın ucuna takılan, genellikle yiyecek türü madde
bitiriş yemi
Et üretimi için beslenen hayvanlara belirli bir devreden itibaren besi sonuna kadar yedirilen ve enerji değeri daha yüksek olan karma yem
tahıl yemi
Henüz olgunlaşmamışken kuru ot, silo yemi, kıyılmış yeşil yem olarak kullanılmak üzere biçilen veya biçilmeden otlatılan tahıllar
yem
Birini aldatabilmek için hazırlanmış düzen; kullanılan kimse veya şey
yem
Kuş ve balık tutmak için tuzağa bırakılan veya oltaya takılan yiyecek veya yiyecek görüntüsündeki nesne
yem
Ağızotu
yem
Birini aldatabilmek için hazırlanmış düzen, kullanılan kimse veya şey
yem
Kuş ve balık tutmak için tuzağa bırakılan veya oltaya takılan yiyecek veya yiyecek görüntüsündeki nesne: "İtina ile iğneye yemi taktı."- S. F. Abasıyanık
yem
Ağız otu
yem
Hayvan yiyeceği
yem
Hayvan yiyeceği: "Arabanın içinde yem torbasından başka bir şey yok."- M. Ş. Esendal
yemi
المفضلات