I have to print 100 pages.
- 100 sayfa yazdırmak zorundayım.
Think before you print this.
- Bunu yazdırmadan önce düşün.
I'll travel across Europe by bicycle this summer.
- Bu yaz Avrupa'ya bisiklet ile seyahat edeceğim.
In the summer it's very hot in southern Spain.
- Yazın, güney İspanya'da hava çok sıcaktır.
The clerk nodded, so the woman wrote a check and handed it over.
- Katip başını salladı bu yüzden kadın bir çek yazdı ve onu teslim etti.
In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband.
- 1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş.
I wrote this letter in French.
- Bu mektubu Fransızca yazdım.
I wrote the wrong address on the envelope.
- Zarfın üstüne yanlış adres yazdım.
I can't read handwritten script, so could you please write it in printed script?
- Ben el yazılı senaryoyu okuyamam, bu nedenle bunu kitap harfleriyle yazar mısınız?
Tom, do you know what kind of script this is? Probably Tibetan, but I can't read a bit of it.
- Tom, bunun ne tür bir yazıt olduğunu biliyor musun? Muhtemelen Tibet, ama ondan bir parça okuyamıyorum.
He penned it down so as to not forget it.
- Onu unutmamak için yazdı.
I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
- Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
You must not write a letter with a pencil.
- Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.
Tom jotted down a message to Mary.
- Tom Mary'ye bir mesaj yazdı.
Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
- Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
I am not writing a letter.
- Bir mektup yazmıyorum.
I will prescribe a febrifuge to you.
- Size bir ateş düşürücü ilaç yazacağım.
Let's see what fate has prescribed.
- Kaderde ne yazıyormuş görelim.
Esperanto is written phonetically with an alphabet of 28 letters.
- Esperanto, 28 harfli alfabe ile fonetik olarak yazılır.
This poem was originally written in French.
- Bu şiir, orijinal olarak Fransızca yazılmıştır.
Please write down your name.
- Lütfen adınızı yazın.
I tried to write down everything he said.
- Onun söylediği her şeyi yazmaya çalıştım.
You must not write a letter with a pencil.
- Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.
This is the pencil with which she wrote it.
- Bu onun onu yazdığı kurşun kalemdir.
Journalism is printing what someone else does not want printed. Everything else is public relations.
- Gazetecilik, birilerinin yazılmasını istemediği şeyleri yazmaktır. Gerisi halkla ilişkilerdir.
I can't read handwritten script, so could you please write it in printed script?
- Ben el yazılı senaryoyu okuyamam, bu nedenle bunu kitap harfleriyle yazar mısınız?
I like cold potato salad in the summertime.
- Yaz zamanı soğuk patates yemeyi severim.
Bicycles are for summertime.
- Bisikletler yaz içindir.
You can type, can't you?
- Daktilo ile yazabilirsin, değil mi?
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.