yayılmak

listen to the pronunciation of yayılmak
التركية - الإنجليزية
spread
sprawl
expand
disperse
be out at grass
mushroom
fan
splay
overspread
resound
span
circulate
scatter
emanate
fan out
branch
outstretch
to graze, pasture
loll
permeate
lounge
to be spread, to spread; to diffuse; (haber, söylenti) to get about, to get around, to get round; (ısı) to radiate; (koku) to pervade
be rife
go
(Hukuk) emanate, waft across
get about
grow rife
diffuse
effuse
get around
pervade
ramble
sweep
spread out
fill
catch
radiate
(Politika, Siyaset) come out
exude 
(Askeri) deploy
unroll
beam
get out
(Dilbilim) branch out
run
{f} unfold
smash
stretch
exude
extend
get round
range from
distend
around
range
multiply
spread oneself
yay
spring
yayılma
{i} propagation

Space research is necessary for the propagation and continuation of the human species. - Uzay araştırması insan türünün yayılması ve devamı için gereklidir.

bir merkezden yayılmak
radiate
yay
bow

Life isn't tied with a bow, but it's still a gift. - Hayat bir yayla bağlı değildir ama o hâlâ bir hediyedir.

In Japan, bowing is common courtesy. - Japonya'da eğilmek yaygın bir nezakettir.

yayılma
deploy
yay
longbow
yayılma
(Hukuk) radiation
yayılma
(Bilgisayar,Teknik) throughput
yayılma
{i} enlargement
yayılma
{i} creep
yayılma
{i} contagion
yayılma
(Biyoloji) permeation
yay
(Bilgisayar) stretch
yay
string

Tom often thinks of Mary when he hears a string quartet. - Tom yaylı sazlar dörtlüsü duyduğunda sık sık Mary'yi düşünür.

A violin is a stringed instrument. - Keman, yaylı bir enstrümandır.

yay
(Bilgisayar) expand

The fire, which has been raging for over a week in eastern California, continues to expand. - Bir haftadır kırıp geçiren Doğu Kaliforniya'daki yangın, yayılmaya devam ediyor.

yayılma
spreading

These measures can prevent the disease from spreading. - Bu önlemler hastalığın yayılmasını önleyebilir.

She tried to prevent the rumor from spreading. - O, söylentinin yayılmasını engellemeye çalıştı.

yayılma
circulation
yayılma
deployed
yayılma
(Bilgisayar) span
yayılma
transmission
yayılma
deploying
yayılma
radiate
yayılma
evolvement
yayılma
expansion

The empire fell as a result of the expansionist tendencies of its neighbors. - İmparatorluk komşularının yayılmacı eğilimlerin bir sonucu olarak düştü.

The battle checked the empire's expansionist tendencies. - Savaş imparatorluğun yayılmacı eğilimlerini kontrol etti.

yay
release

In 1998, Dan Brown released Digital Fortress. Five years later he completed another best seller, The Da Vinci Code. - Dan Brown 1998 yılında Dijital Kaleyi yayınlandı. O, beş yıl sonra başka bir best seller Da Vinci Şifresini tamamlandı.

Why was this news released? - Bu haber neden yayımlandı?

yay
{f} disseminated
yay
volute spring
yay
{f} spreading

The rain kept the fire from spreading. - Yağmur yangının yayılmasını engelledi.

Who could be spreading that news? - Bu haberi kim yayıyor olabilir?

yay
disseminate

That organization disseminates a lot of information, none of which can be trusted. - O örgüt hiçbiri güvenilir olamayacak kadar çok bilgiyi yaymaktadır.

yayılma
deployment
yayılma
suffusion
yayılma
distribution
yayılma
expansiveness
yayılma
aberration
yayılma
dilation
yayılma
(Havacılık) bleeding
yayılma
emanation
yayılma
dissipation
yayılma
dispersion
yay
spread

The fire had spread to the next building before the firemen came. - İtfaiye gelmeden yangın sonraki binaya yayıldı.

We should check the spread of the disease. - Biz hastalığın yayılmasını kontrol etmeliyiz.

Yay
Sagittarius
Yay
Archer
Yay
astrology Sagittarius, the Archer
avcı hattına yayılmak
extend
ağızdan ağıza yayılmak
(for a rumor) to be spread by word of mouth
hızla yayılmak
sweep
yay
arch
yay
coil
yay
arc

The arc of the moral universe is long, but it bends toward justice. - Ahlaki evrenin yayı uzun, ancak adalete doğru eğilir.

yay
spring; string
yay
coil spring
yay
bow; arch; spring; arc
yay
emit

The motor overheated and is now emitting smoke. - Motor hararet yaptı ve şimdi duman yayıyor.

Planets don't emit light by themselves. - Gezegenler kendiliğinden ışık yaymazlar.

yayılma
spread

Drastic measures must be taken to prevent the further spread of the virus. - Virüsün daha fazla yayılmasını engellemek için ciddi tedbirler alınmalı.

Electronic commerce began to spread rapidly. - Elektronik ticaret hızla yayılmaya başladı.

yayılma
diffusion
yayılma
expanse
yayılma
dispersal
yayılma
sprawl
yayılma
pervasion
yayılma
expansion; diffusion; circulation
yayılma
metastasis
yayılma
creepage
yayılma
diffuse
yayılma
distend
üzerine yayılmak
suffuse
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف yayılmak في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

yay
An expression of happiness

Yay! I have finally finished my work!.

yay
so, this (accompanied by a hand gesture)
yay
a branch of the Tai languages
yay
Used as an exclamation of pleasure, approval, elation, or victory
yay
yes
التركية - التركية
Hastalık, pek çok kimseye geçmek veya bulaşmak
Genelleşmek
Ayrıntıya girmek, açılmak: "Türlü yönlerden ele alınabilecek olan bu konuda şimdilik pek yayılmak istemiyorum."- O. V. Kanık
Ayrıntıya girmek, açılmak
Otlamak
Genişlemek, büyümek
Yayma işine konu olmak veya yayma işi yapılmak
Genelleşmek: "O zamanlarda saz, halkın bütün sınıfları arasında iyice yayılmıştı."- A. Ş. Hisar
Sürü otlamak
Serilmek, döşenmek
Rahat bir biçimde, sere serpe oturmak
Yaymak işine konu olmak veya yaymak işi yapılmak
Genişlemek, büyümek: "... bu Buket'in şöhreti de arkadaşları arasında derhâl yayılmış."- A. Ş. Hisar
çıkmak
Yay
Zodyak üzerinde, Akrep ile Oğlak arasında bulunan burç
Yay
keman
Yay
(Osmanlı Dönemi) ŞESİB
Yay
(Osmanlı Dönemi) KAVS
Yay
(Osmanlı Dönemi) HINYE
Yay
zemberek
Yayılma
(Osmanlı Dönemi) İFTİRAŞ
Yayılma
taammüm
Yayılma
envazyon
Yayılma
imbisat
Yayılma
intişar
yay
Hallacın pamuk veya yünü atmak için tokmak yardımıyla kullandığı araç: "Karınları hallaç yayından kopup fırlamış gibi beyaz."- R. H. Karay
yay
Hallacın pamuk veya yünü atmak için tokmak yardımıyla kullandığı araç
yay
Kayseri ilinde, bir çok kuş türünü barındıran bir göl
yay
Bir eğriden alınan parça(geo.)
yay
Ok atmaya yarayan, iki ucu arasına kiriş gerilmiş, eğri ağaç veya metal çubuk
yay
Ok atmaya yarayan, iki ucu arasına kiriş gerilmiş, eğri ağaç veya metal çubuk. Çeşitli amaçlarla ve çeşitli biçimlerde yapılan esnek makine bölümleri
yay
Zodyak üzerinde Akrep ile Oğlak arasında bulunan burcun adı
yay
Bir eğriden alınan parça
yay
Yaz mevsimi
yay
Çeşitli amaçlarla ve çeşitli biçimlerde yapılan esnek makine bölümleri
yay
Keman, viyolonsel gibi çalgılarda, titreşim yoluyla ses çıkarmaya yarayan parça
yay
Zenberek
yayılma
Yayılmak işi, intişar
yayılma
Işığın, bir kaynaktan çıkarak doğru çizgiler durumunda türlü yönlere dağılması
الإنجليزية - التركية

تعريف yayılmak في الإنجليزية التركية القاموس.

yay
bu kadar
yay
oleyy! yaşasın! sevinç belirtisi
yayılmak
المفضلات