yayılan

listen to the pronunciation of yayılan
التركية - الإنجليزية
invasive
sprawling

Layla lived on a sprawling ranch. - Leyla geniş bir alana yayılan bir çiftlikte yaşıyordu.

contagious
expansive
{i} spreading
serpiginous
serpigo
yay
spring
yayılan ışınlar biçiminde
radial
yay
bow

In Japan, bowing is common courtesy. - Japonya'da eğilmek yaygın bir nezakettir.

Koyomi bought a bow and arrows. - Koyomi bir yay ve oklar satın aldı.

yay
longbow
yay
(Bilgisayar) stretch
yay
string

A violin is a stringed instrument. - Keman, yaylı bir enstrümandır.

Tom often thinks of Mary when he hears a string quartet. - Tom yaylı sazlar dörtlüsü duyduğunda sık sık Mary'yi düşünür.

yay
(Bilgisayar) expand

The fire, which has been raging for over a week in eastern California, continues to expand. - Bir haftadır kırıp geçiren Doğu Kaliforniya'daki yangın, yayılmaya devam ediyor.

yay
release

I cannot release that information. It is private. - O bilgiyi yayınlayamam. O özel.

Why was this news released? - Bu haber neden yayımlandı?

yay
{f} disseminated
yay
volute spring
yay
{f} spreading

Who could be spreading that news? - Bu haberi kim yayıyor olabilir?

Who is likely to be spreading that information? - O bilgiyi muhtemelen kim yayıyor?

yay
disseminate

That organization disseminates a lot of information, none of which can be trusted. - O örgüt hiçbiri güvenilir olamayacak kadar çok bilgiyi yaymaktadır.

yay
spread

The fire spread and licked the neighboring house. - Yangın yayıldı ve komşu evi yaladı.

A dreary landscape spread out for miles in all directions. - Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.

Yay
Sagittarius
Yay
Archer
Yay
astrology Sagittarius, the Archer
bir merkezden yayılan
radiate
birkaç ülkeye yayılan
pandemic
daire şeklinde yayılan dalga
ripple
gelişigüzel yayılan topluluk
sprawl
her tarafa yayılan
(bitki) rampant
merkezden yayılan biçimde
radial
parlayarak yayılan
(alev) lambent
tepki ölçmek için yayılan asılsız haber
ballon d'essai
yay
arch
yay
coil
yay
arc

The arc of the moral universe is long, but it bends toward justice. - Ahlaki evrenin yayı uzun, ancak adalete doğru eğilir.

yay
spring; string
yay
coil spring
yay
bow; arch; spring; arc
yay
emit

Bicycles are a form of transportation that provides exercise and does not emit pollution. - Bisikletler egzersiz sağlayan ve kirliliği yaymayan bir ulaştırma şeklidir.

The motor overheated and is now emitting smoke. - Motor hararet yaptı ve şimdi duman yayıyor.

الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف yayılan في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

yay
An expression of happiness

Yay! I have finally finished my work!.

yay
so, this (accompanied by a hand gesture)
yay
a branch of the Tai languages
yay
Used as an exclamation of pleasure, approval, elation, or victory
yay
yes
التركية - التركية

تعريف yayılan في التركية التركية القاموس.

bir sürecin kendisinden direkt olarak yayılan
emitted from
Yay
Zodyak üzerinde, Akrep ile Oğlak arasında bulunan burç
Yay
keman
Yay
(Osmanlı Dönemi) ŞESİB
Yay
(Osmanlı Dönemi) KAVS
Yay
(Osmanlı Dönemi) HINYE
Yay
zemberek
yay
Hallacın pamuk veya yünü atmak için tokmak yardımıyla kullandığı araç: "Karınları hallaç yayından kopup fırlamış gibi beyaz."- R. H. Karay
yay
Hallacın pamuk veya yünü atmak için tokmak yardımıyla kullandığı araç
yay
Kayseri ilinde, bir çok kuş türünü barındıran bir göl
yay
Bir eğriden alınan parça(geo.)
yay
Ok atmaya yarayan, iki ucu arasına kiriş gerilmiş, eğri ağaç veya metal çubuk
yay
Ok atmaya yarayan, iki ucu arasına kiriş gerilmiş, eğri ağaç veya metal çubuk. Çeşitli amaçlarla ve çeşitli biçimlerde yapılan esnek makine bölümleri
yay
Zodyak üzerinde Akrep ile Oğlak arasında bulunan burcun adı
yay
Bir eğriden alınan parça
yay
Yaz mevsimi
yay
Çeşitli amaçlarla ve çeşitli biçimlerde yapılan esnek makine bölümleri
yay
Keman, viyolonsel gibi çalgılarda, titreşim yoluyla ses çıkarmaya yarayan parça
yay
Zenberek
الإنجليزية - التركية

تعريف yayılan في الإنجليزية التركية القاموس.

yay
bu kadar
yay
oleyy! yaşasın! sevinç belirtisi
yayılan
المفضلات