yargısız

listen to the pronunciation of yargısız
التركية - الإنجليزية
judicial
extra judicial
yargı
{i} judgement

Making such a judgement may lead to wrong ideas. - Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.

I leave the matter to your judgement. - Meseleyi senin yargına bırakıyorum.

yargı
{i} jurisdiction

It's outside your jurisdiction. - Bu sizin yargı alanınızın dışındadır.

We have jurisdiction here. - Bizim burada yargılamamız var.

yargı
justice
yargı
judgment

Do you trust my judgment? - Benim yargıma güveniyor musunuz?

It's an error in judgment. - Bu, yargıda bir hatadır.

yargı
judgement [Brit.]
yargı
ruling

His wife's second cousin was a member of the Jewish ruling council. - Karısının ikinci kuzeni Yahudi yargı meclisinin üyesiydi.

yargı
deliverance
yargı
juridical
yargı
(Kanun) judiciary
yargı
(Kanun) position
yargı
(Ticaret) consideration
yargı
decision

The judges made a decision. - Yargıçlar bir karar verdiler.

Many people disagreed with the judge's decision. - Birçok kişi yargıcın kararı ile aynı fikirde değildi.

yargı
annul
yargı
sentence

A verdict and a sentence are different things. - Yargı ve hüküm farklı şeylerdir.

yargı
assess
yargı
estimation
yargı
conclusion

I don't want to jump to conclusions. - Anlamadan yargıda bulunmak istemiyorum.

You're jumping to conclusions. - Anlamadan yargıda bulunuyorsun.

yargı
attitude
yargı
opinion

He puts on a show of being impartial and unbiased, but I think he's just a guy with no opinion of his own. - O, tarafsız ve ön yargısız olmanın şovunu yapar fakat sanırım o sadece kendi fikri olmayan bir adam.

Don't judge a man by the opinions of his enemies. - Bir erkeği düşmanlarının düşünceleriyle yargılama.

yargı
{i} judge

A man should not be judged by his station in life. - Bir insan bulunduğu mevkiyle yargılanmamalıdır.

You can't judge a person if you don't know him well. - İyi tanımıyorsan, bir kişiyi yargılayamazsın.

Yargı
judicial branch
yargı
judiciaries
yargı
(Hukuk) judgment, assessment, conclusion
yargı
provision
yargı
bar
yargı
verdict

A verdict and a sentence are different things. - Yargı ve hüküm farklı şeylerdir.

yargı
adjudication: yargı yetkisi the power to adjudicate/adjudicatory power
yargı
idea, opinion
yargı
log., phil. judgment
yargı
judgement, judgment " hüküm; decision, verdict" kaza
yargı
law decision (of a court), judgment; verdict (of a jury)
yargı
judg(e)ment
التركية - التركية

تعريف yargısız في التركية التركية القاموس.

Yargı
(Hukuk) KAZA
Yargı
hüküm
yargı
Yasalara göre mahkemece bir olay veya olgunun doğuşuna etken olan sebeplerin de göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi sonucu verilen karar, kaza: "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır."- Anayasa
yargı
Kavrama, karşılaştırma, değerlendirme gibi yollara başvurularak kişi, durum veya nesnelerin eleştirici bir biçimde değerlendirilmesi, hüküm
yargı
Kavrama, karşılaştırma, değerlendirme gibi yollara başvurularak, kişi, durum veya nesnelerin eleştirici bir biçimde değerlendirilmesi, hüküm
yargısız
المفضلات