Freedom is useless unless you use it.
- Onu kullanmadığın sürece özgürlük yararsızdır.
Denial would have been useless.
- İnkâr etmek yararsız olacaktı.
We realized it was pointless.
- Bunun yararsız olduğunu fark ettik.
She thinks her job is pointless.
- O, işinin yararsız olduğunu düşünüyor.
You must not take advantage of her innocence.
- Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.
He often takes advantage of her ignorance.
- O, sık sık onun cahilliğinden yararlanır.
Try to profit from every opportunity.
- Her fırsattan yararlanmaya çalışın.
I profited from reading this book.
- Bu kitabı okuyarak yarar sağladım.
He's not my boyfriend, it's just platonic love with benefits!
- O, benim erkek arkadaşım değil, sadece yararı olan platonik aşk.
You will benefit by a trip abroad.
- Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.
We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
- Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
Their furniture was chosen for utility rather than style.
- Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.
Properly used, certain poisons will prove beneficial.
- Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
You had better make use of this opportunity.
- Bu fırsattan yararlansanız iyi olur.
We realized it was pointless.
- Bunun yararsız olduğunu fark ettik.
What's the point of not eating?
- Yememenin yararı nedir?
It's in your best interest to testify against Sami.
- Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.
We are working in the interest of peace.
- Biz barış yararına çalışıyoruz.
Your success will largely depend upon how you will make good use of your opportunity.
- Sizin başarınız büyük ölçüde fırsatınızdan nasıl yararlanacağınıza bağlıdır.
Eating fish is good for your health.
- Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
That's not a useful piece of information.
- O, yararlı bir bilgi parçası değil.
A cow is a useful animal.
- İnek yararlı bir hayvandır.
Usefulness must be combined with pleasantness.
- Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.
The public convenience should be respected.
- Kamu yararına saygı duyulmalıdır.
I urged Keiko to stop using people for her own convenience.
- Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.
I availed myself of this favorable opportunity.
- Bu olumlu fırsattan yararlandım.
Is there any help available?
- İşe yarar bir yardım var mı?