yararlanılmak

listen to the pronunciation of yararlanılmak
التركية - الإنجليزية
utilizing
present participle of utilize
yarar
advantage

He took advantage of the opportunity to visit the museum. - O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.

You must not take advantage of her innocence. - Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.

yarar
profit

I hope the interview would be of profit. - Umarım mülakat yararlı olur.

A wise man profits from his mistakes. - Akıllı bir adam hatalarından yararlanır.

yarar
benefit

I think that this material is of benefit to everyone. - Bu malzemenin herkes için yararlı olduğunu düşünüyorum.

It is certain that he helped them for the benefit of himself. - Onun yararına onlara yardımcı olduğu kesindir.

yarar
gain

We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain. - Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.

yarar
utility

Their furniture was chosen for utility rather than style. - Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.

yarar
{i} use

You had better make use of this opportunity. - Bu fırsattan yararlansanız iyi olur.

Properly used, certain poisons will prove beneficial. - Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.

yarar
point

What's the point in doing this? - Bunu yapmanın ne yararı var?

She thinks her job is pointless. - O, işinin yararsız olduğunu düşünüyor.

yarar
interest

It's in your best interest to testify against Tom. - Tom'a karşı tanıklık etmek sizin yararınızadır.

It's in your best interest to testify against Sami. - Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.

yarar
virtue
yarar
(Ticaret) boor
yarar
expediency
yarar
good

The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil. - Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.

Your success will largely depend upon how you will make good use of your opportunity. - Sizin başarınız büyük ölçüde fırsatınızdan nasıl yararlanacağınıza bağlıdır.

yarar
useful

This site is quite useful. - Bu site oldukça yararlı.

Iron is a useful metal. - Demir yararlı bir metaldir.

yarar
(Biyokimya) availment
yarar
usefulness

Usefulness must be combined with pleasantness. - Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.

yarar
behoof
yarar
service
yarar
serviceability
yarar
{i} convenience

The public convenience should be respected. - Kamu yararına saygı duyulmalıdır.

I urged Keiko to stop using people for her own convenience. - Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.

yarar
benefıt
yarar
(Hukuk) interest, benefit, advantage
yarar
account
yarar
grist to the mill
yarar
efficacy
yarar
benefit, profit; advantage
yarar
useful, serviceable; use, service; advantage, benefit, profit, interest
yarar
avail

You had better avail yourself of this opportunity. - Bu fırsattan yararlansan iyi olur.

Is there any help available? - İşe yarar bir yardım var mı?

yarar
(someone, something) who/which is useful to (someone); who/which is good for, who/which serves the purpose of
yarar
stead
yarar
serviceable
yararlanılmak
المفضلات