yarıyor

listen to the pronunciation of yarıyor
التركية - الإنجليزية
does
plural form of doe
Third-person singular simple present indicative form of do
plural of doe
does WEAK STRONGDoes is the third person singular in the present tense of do. the third person singular of the present tense of do
pres
of Do
{f} perform, execute; make, create; act; be acceptable; work at; cheat, rob; travel at a certain speed
third-person singular of do
yara
wound

Six hundred thousand men were killed or wounded. - Altı yüz bin asker öldürüldü veya yaralandı.

Many Union soldiers were killed or wounded. - Birçok Birliki askeri öldürüldü veya yaralandı.

yara
(Hukuk) injury

The F1 champion Michael Schumacher sustained a serious head injury. - F1 şampiyonu Michael Schumacher ciddi bir kafa yarasına maruz kaldı.

It took Rei 20 days to get over her injury. - Yarasının iyileşmesi Rei'nin 20 gününü aldı.

yara
{i} hurt

My canker hurts, so I can't really eat. - Ağız yaram ağrıyor, bu yüzden gerçekten yemek yiyemiyorum.

Nobody else got hurt. - Başka hiç kimse yaralanmadı.

yara
{i} raw
yara
scald
yara
(Tıp) scar

Tom had a new scar on his forehead since the last time Mary had seen him. - Tom'un alnında Mary onu son gördüğünden beri yeni bir yara vardı.

The wound left a scar on my arm. - Yara kolumda bir iz bıraktı.

yara
(Biyokimya) damage
yara
(Askeri) traumatism
yara
(Tıp) contusion
yara
sore

The nurses turned the patient regularly in order to prevent pressure sores. - Hemşireler yatak yaralarını önlemek için düzenli olarak hastayı çevirdi.

Tom is still a little sore. - Tom hâlâ biraz yaralı.

yara
scathe
yara
cut
yara
gash, rent, tear
yara
trauma
yara
(küçük) Scotch
yara
wound, sore, cut, injury, lesion, gash
yara
canker

My canker hurts, so I can't really eat. - Ağız yaram ağrıyor, bu yüzden gerçekten yemek yiyemiyorum.

yara
wound; open sore, ulcer; laceration; injury
yara
ulcer

I have a ulcer in my mouth. - Ağzımda bir yaram var.

yara
lesion
yara
bruise

I fell down and bruised my knee. - Düştüm ve dizimi yaraladım.

She touched the bruise on his arm. - Onun kolundaki yaraya dokundu.

yara
breach
التركية - التركية

تعريف yarıyor في التركية التركية القاموس.

YARA
(Osmanlı Dönemi) f. Güç, kuvvet, kudret, takat
Yara
(Osmanlı Dönemi) TE'Z
Yara
karha
Yara
ceriha
Yara
(Osmanlı Dönemi) CERH
Yara
şerha
Yara
cerahat
Yara
riş
Yara
(Osmanlı Dönemi) RAHNE
Yara
(Osmanlı Dönemi) CÜRAH
Yara
zahm
yara
Vücutta oluşan derin kesik ya da zedelenme
yara
Dert, üzüntü, acı
yara
Keskin bir şeyle, bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik veya zedelenme: "Mendilimi bir çatkı şekline sokarak başıma, yaramın üzerine sardım."- R. H. Karay
yara
Bir şeyin iç veya dış yüzünde herhangi bir etki ile oluşan ve tehlikeli olabilen oyuk, gedik, yarık
yara
Keskin bir şeyle, bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik veya zedelenme
yarıyor
المفضلات