yapılmak

listen to the pronunciation of yapılmak
التركية - الإنجليزية
be done

Does this have to be done now? - Bu şimdi yapılmak zorunda mı?

My homework remains to be done. - Ev ödevim yapılmak için duruyor.

go
go up
yap
do
yap
did

Did you do it by yourself? - Onu kendin mi yaptın?

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

yap
does

Why doesn't anybody translate my sentences? - Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?

Regardless of what he does, he does it well. - Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.

yap
{f} doing

I'm doing it for you. - Bunu senin için yapıyorum.

You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job. - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.

yap
(Bilgisayar) do it

Can you do it in one day? - Onu bir günde yapabilir misin?

I want to do it myself. - Onu kendim yapmak istiyorum.

yap
made of

In ethnic Iranian foods, you can see many products which are made of milk. - Etnik İran gıdalarında, sütten yapılan birçok ürün görebilirsiniz.

This table is made of wood. - Bu masa tahtadan yapılmıştır.

yap
{f} making

He is afraid of making mistakes. - Hata yapmaktan korkuyor.

He was guilty of making a mistake. - O, bir hata yapmaktan suçluydu.

yap
{f} performing

Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver. - Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.

They assisted him in performing the operation. - Onlar onun operasyonu yapmasında yardım etti.

yap
hold in
yap
{f} done

She can't have done such a thing. - O öyle bir şey yapmış olamaz.

Having done my homework, I watched the baseball game on television. - Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim.

yap
made up

She made up her face in 20 minutes. - O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.

A molecule is made up of atoms. - Bir molekül atomlardan yapılmıştır.

yap
{f} make of

What do you make of that? - Onunla ilgili ne yaparsın?

I'm not quite sure what to make of this. - Bununla ilgili ne yapacağımdan pek emin değilim.

yap
held in

Rio's carnival is held in February. - Rio karnavalı şubat ayında yapılır.

Parliamentary elections will be held in Germany in 2017. - Parlamento seçimleri 2017'de Almanya'da yapılacak.

yap
commit

The committee had a long session. - Komite uzun bir oturum yaptı.

Many atrocities were committed during the war. - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.

yap
{f} made

Butter is made from milk. - Tereyağı sütten yapılır.

Butter is made from cream. - Tereyağı kaymaktan yapılır.

yap
make&
yap
make

I know you can make it. - Yapabileceğini biliyorum.

The baby is asleep. Don't make a noise. - Bebek uyuyor. Gürültü yapmayın.

aşı yapılmak
be immunized
iğrenme işi yapılmak
do the work to be disgusted
yap
committed

The enemy committed a horrible manslaughter in the city. - Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.

Many atrocities were committed during the war. - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.

önleme işi yapılmak
prevention work to be done
açılışı yapılmak
unveil
evde yapılmak üzere verilen iş
homework
top gibi yapılmak
conglobate
yapılma
faction
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف yapılmak في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Yap
An atoll in the Caroline Islands of western Micronesia
yap
To bark; to yelp
yap
informal terms for the mouth
yap
A badly behaved child, a brat
yap
A bark; a yelp
yap
To talk, especially excessively
yap
{f} yelp, bark; talk noisily or foolishly; chatter
yap
The mouth, which produces speech
yap
An informal talk
yap
{i} yelp, bark; chatter, foolish talk; uncouth person; mouth (Slang)
yap
The high-pitched bark of a small dog
yap
Of a small dog, to bark
yap
If a small dog yaps, it makes short loud sounds in an excited way. The little dog yapped frantically. An island group and state of the Federated States of Micronesia in the western Caroline Islands of the western Pacific Ocean. Discovered by the Spanish in 1791, it became part of a Japanese mandate after 1920 and fell to U.S. forces in 1945. the sound a small dog makes when it yaps
yap
bark in a high-pitched tone; "the puppies yelped"
التركية - التركية
Yapma işine konu olmak: "Yalı, bolluk zamanında yapılmış çok pencereli, iki katlı yayvan bir binadır."- B. Felek
Yapmak işine konu olmak
Gerçekleştirilmek, ortaya çıkarılmak
yapılma
Yapılmak işi
yapılmak
المفضلات