yapılmak

listen to the pronunciation of yapılmak
التركية - الإنجليزية
be done

You know that's got to be done today, don't you? - Onun bugün yapılmak zorunda olduğunu biliyorsun, değil mi?

It doesn't have to be done right away. - Bu derhal yapılmak zorunda değil.

go
go up
yap
do
yap
did

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

The chief engineer did research hand in hand with his assistant. - Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.

yap
does

Regardless of what he does, he does it well. - Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.

She doesn't know who built those houses. - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.

yap
{f} doing

I'm doing this for you. - Bunu senin için yapıyorum.

Translating sentences on Tatoeba is more fun than doing homework. - Tatoeba'da cümleleri çevirmek ev ödevi yapmaktan daha eğlenceli.

yap
(Bilgisayar) do it

I want to do it myself. - Onu kendim yapmak istiyorum.

We'll do it when we have time. - Zamanımız olduğunda onu yapacağız.

yap
made of

This table is made of wood. - Bu masa tahtadan yapılmıştır.

I want a suit made of this material. - Bu kumaştan yapılmış bir takım elbise istiyorum.

yap
{f} making

Tom worries about making mistakes at work. - Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.

Don't be afraid of making mistakes. - Hatalar yapmaktan korkmayın.

yap
{f} performing

They assisted him in performing the operation. - Onlar onun operasyonu yapmasında yardım etti.

Dr. Jackson is performing an autopsy. - Dr. Jackson otopsi yapıyor.

yap
hold in
yap
{f} done

She can't have done such a thing. - O öyle bir şey yapmış olamaz.

Having done my homework, I watched the baseball game on television. - Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim.

yap
made up

She made up her face in 20 minutes. - O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.

Tom has made up his mind to go to Boston to study. - Tom öğrenim yapmak için Boston'a gitmeye karar verdi.

yap
{f} make of

What do you make of that? - Onunla ilgili ne yaparsın?

Tom and Mary aren't quite sure what to make of this. - Tom ve Mary, bununla ilgili ne yapacaklarından pek emin değildir.

yap
held in

Rio's carnival is held in February. - Rio karnavalı şubat ayında yapılır.

Parliamentary elections will be held in Germany in 2017. - Parlamento seçimleri 2017'de Almanya'da yapılacak.

yap
commit

The enemy committed a horrible manslaughter in the city. - Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.

They voted to create a committee. - Bir komite oluşturmak için oylama yaptılar.

yap
{f} made

Butter is made from milk. - Tereyağı sütten yapılır.

She made coffee for all of us. - O hepimiz için kahve yaptı.

yap
make&
yap
make

A good daughter will make a good wife. - İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.

Don't be afraid to make mistakes when speaking English. - İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.

aşı yapılmak
be immunized
iğrenme işi yapılmak
do the work to be disgusted
yap
committed

Many atrocities were committed during the war. - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.

Tom committed a bank robbery. - Tom bir banka soygunu yaptı.

önleme işi yapılmak
prevention work to be done
açılışı yapılmak
unveil
evde yapılmak üzere verilen iş
homework
top gibi yapılmak
conglobate
yapılma
faction
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف yapılmak في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Yap
An atoll in the Caroline Islands of western Micronesia
yap
To bark; to yelp
yap
informal terms for the mouth
yap
A badly behaved child, a brat
yap
A bark; a yelp
yap
To talk, especially excessively
yap
{f} yelp, bark; talk noisily or foolishly; chatter
yap
The mouth, which produces speech
yap
An informal talk
yap
{i} yelp, bark; chatter, foolish talk; uncouth person; mouth (Slang)
yap
The high-pitched bark of a small dog
yap
Of a small dog, to bark
yap
If a small dog yaps, it makes short loud sounds in an excited way. The little dog yapped frantically. An island group and state of the Federated States of Micronesia in the western Caroline Islands of the western Pacific Ocean. Discovered by the Spanish in 1791, it became part of a Japanese mandate after 1920 and fell to U.S. forces in 1945. the sound a small dog makes when it yaps
yap
bark in a high-pitched tone; "the puppies yelped"
التركية - التركية
Yapma işine konu olmak: "Yalı, bolluk zamanında yapılmış çok pencereli, iki katlı yayvan bir binadır."- B. Felek
Yapmak işine konu olmak
Gerçekleştirilmek, ortaya çıkarılmak
yapılma
Yapılmak işi
yapılmak
المفضلات