yapılamaz

listen to the pronunciation of yapılamaz
التركية - الإنجليزية
unfeasible
insusceptible
impracticable
ir
unworkable
{s} impractical
yap
do
yap
did

Did you do it by yourself? - Onu kendin mi yaptın?

The chief engineer did research hand in hand with his assistant. - Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.

yap
does

Why doesn't anybody translate my sentences? - Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?

She doesn't know who built those houses. - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.

yap
{f} doing

I'm doing this for you. - Bunu senin için yapıyorum.

I'm doing it for you. - Bunu senin için yapıyorum.

yap
(Bilgisayar) do it

You must do it yourself. - Onu kendin yapmalısın.

I want to do it myself. - Onu kendim yapmak istiyorum.

yap
made of

Beer bottles are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

In ethnic Iranian foods, you can see many products which are made of milk. - Etnik İran gıdalarında, sütten yapılan birçok ürün görebilirsiniz.

yap
{f} making

He is afraid of making mistakes. - Hata yapmaktan korkuyor.

He was guilty of making a mistake. - O, bir hata yapmaktan suçluydu.

yap
{f} performing

Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver. - Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.

The coroner is performing an autopsy on Tom to find out why he died. - Adli tabip onun neden öldüğünü bulmak için Tom üzerinde bir otopsi yapıyor.

yap
hold in
yap
{f} done

Having done my homework, I watched the baseball game on television. - Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim.

She can't have done such a thing. - O öyle bir şey yapmış olamaz.

yap
made up

Tom has made up his mind to go to Boston to study. - Tom öğrenim yapmak için Boston'a gitmeye karar verdi.

A molecule is made up of atoms. - Bir molekül atomlardan yapılmıştır.

yap
{f} make of

What did you make of that? - Onunla ilgili ne yaptın?

What do you make of that? - Onunla ilgili ne yaparsın?

yap
held in

The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow. - Konferans öbür gün yapılacak.

Rio's carnival is held in February. - Rio karnavalı şubat ayında yapılır.

yap
commit

Many atrocities were committed during the war. - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.

They made John chairman of the committee. - Onlar John'ı komite başkanı yaptı.

yap
{f} made

She made coffee for all of us. - O hepimiz için kahve yaptı.

Butter is made from milk. - Tereyağı sütten yapılır.

yap
make&
yap
make

A good daughter will make a good wife. - İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.

The baby is asleep. Don't make a noise. - Bebek uyuyor. Gürültü yapmayın.

yap
committed

He committed an illegal act. - O, yasa dışı bir eylem yaptı.

Many atrocities were committed during the war. - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.

bu yapılamaz
That is not done
çevirisi yapılamaz
untranslatable
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف yapılamaz في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Yap
An atoll in the Caroline Islands of western Micronesia
yap
To bark; to yelp
yap
informal terms for the mouth
yap
A badly behaved child, a brat
yap
A bark; a yelp
yap
To talk, especially excessively
yap
{f} yelp, bark; talk noisily or foolishly; chatter
yap
The mouth, which produces speech
yap
An informal talk
yap
{i} yelp, bark; chatter, foolish talk; uncouth person; mouth (Slang)
yap
The high-pitched bark of a small dog
yap
Of a small dog, to bark
yap
If a small dog yaps, it makes short loud sounds in an excited way. The little dog yapped frantically. An island group and state of the Federated States of Micronesia in the western Caroline Islands of the western Pacific Ocean. Discovered by the Spanish in 1791, it became part of a Japanese mandate after 1920 and fell to U.S. forces in 1945. the sound a small dog makes when it yaps
yap
bark in a high-pitched tone; "the puppies yelped"
الدانماركية - التركية

تعريف yapılamaz في الدانماركية التركية القاموس.

Yap
saçmalama
yapılamaz
المفضلات