Most Japanese houses are built of wood.
- Çoğu Japon evleri ahşaptan yapılır.
New housing is being built.
- Yeni konut yapılıyor.
Butter is made from milk.
- Tereyağı sütten yapılır.
Butter is made from cream.
- Tereyağı kaymaktan yapılır.
It's done all the time.
- Bu her zaman yapılır.
A lot of jobs are done by computers.
- Bir çok iş bilgisayarlar tarafından yapılır.
A new road is under construction.
- Yeni bir yol yapım aşamasındadır.
The bridge is under construction.
- Köprü yapım aşamasındadır.
These structures would rarely, if ever, occur in spoken English.
- Bu yapılar nadiren, kırk yılda bir, konuşma İngilizcesinde olurlar.
I studied the structure of Ainu families.
- Auni ailelerinin yapısını inceledim.
A man cannot be made in a mold.
- Bir insan, bir kalıp içinde yapılamaz.
She has a robust constitution.
- Onun sağlam bir yapısı var.
This building is made of stone.
- Bu bina taştan yapılmıştır.
They are building a house.
- Onlar bir ev yapıyorlar.
The building will be made of concrete on a steel framework.
- Yapı, çelik iskelet üzerine betondan yapılacaktır.
This is a picture frame made of plastic.
- Bu, plastikten yapılmış bir resim çerçevesi.
This building is not structurally sound.
- Bu bina yapısal olarak sağlam değil.
Esperanto is not only nominally but also structurally an international language.
- Esperanto sadece nominal olarak değil aynı zamanda yapısal olarak da uluslararası bir dildir.
No formal action was taken.
- Resmi bir işlem yapılmadı.
It is important that you attach your photo to the application form.
- Başvuru formuna fotoğrafınızı yapıştırmanız önemlidir.
My mother taught me how to make osechi.
- Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
She knows how to make candy.
- Nasıl şekerleme yapılacağını bilir.
Tom worked for a construction company in Boston.
- Tom Boston'da bir yapı şirketi için çalıştı.
I think we should use our time a bit more constructively.
- Bizim zamanı biraz daha yapıcı kullanmamız gerektiğini düşünüyorum.
India ink produces an interesting pattern when used as a dye.
- Çini mürekkebi boya olarak kullanıldığı zaman ilginç bir yapı üretir.
The tourists scare away the animals and disrupt their natural activity patterns.
- Turistler hayvanları korkuturlar ve onların doğal aktivite yapılarını bozarlar.
It is necessary to look more carefully into the demographic configuration of this region.
- Bu bölgenin demografik yapısına daha dikkatli bakılması gerekir.
You can adjust game configuration options when starting the game for the first time.
- Oyuna ilk kez başlarken oyunu yapılandırma seçeneklerini ayarlayabilirsiniz.
He works as a teacher, but actually he's a vampire.
- Öğretmenlik yapıyor ama aslında bir vampir.
It works exactly as advertised.
- O tamamen reklam yapıldığı gibi çalışır.
They are building a house.
- Onlar bir ev yapıyorlar.
This building is a capsule hotel lodging men and women.
- Bu yapı erkekleri ve kadınları konaklayan kapsül bir oteldir.
Tom is majoring in chemistry.
- Tom kimyada ihtisas yapıyor.
Do you study chemistry?
- Kimya öğrenimi yapıyor musun?
Tom was given a blood transfusion.
- Tom'a kan nakli yapıldı.
As a result, people have got so used to being paid this way that they're uncomfortable with any other.
- Sonuçta, insanlar kendilerine bu şekilde ödeme yapılmasına öyle alışmışlar ki başka türlüsünden rahatsız oluyorlar.
Tom said he liked what she had made for dinner, but he was only being polite.
- Tom onun akşam yemeği için yaptığını beğendiğini söyledi fakat o sadece kibarlık yapıyordu.
The whole framework was made of iron.
- Bütün iskelet demirden yapıldı.
The building will be made of concrete on a steel framework.
- Yapı, çelik iskelet üzerine betondan yapılacaktır.
Use the highest heat settings only when you're ironing fabrics made of natural fibers like cotton or linen.
- Sadece pamuk ve keten gibi doğal liflerden yapılmış kumaşları ütülerken en yüksek ısı ayarlarını kullanın.
These warm socks are made from alpaca fiber.
- Bu kışlık çoraplar alpaka liften yapılır.
The new edifice of the theatre looks very splendid.
- Tiyatronun yeni yapısı çok görkemli görünüyor.
The dress is made of a thin fabric.
- Elbise ince bir kumaştan yapılmıştır.
Use the highest heat settings only when you're ironing fabrics made of natural fibers like cotton or linen.
- Sadece pamuk ve keten gibi doğal liflerden yapılmış kumaşları ütülerken en yüksek ısı ayarlarını kullanın.
These socks are made from bamboo fibre.
- Bu çoraplar bambu lifinden yapılır.
If you want quality, pay for it.
- Eğer kalite istiyorsanız, bunun için ödeme yapın.
The life preserver must be made of high quality materials.
- Cankurtaran yüksek kaliteli malzemelerden yapılmış olmalıdır.
Death is a disgusting thing that nature has to hide, and it does it well.
- Ölüm, doğanın gizlemesi gereken iğrenç bir şey ve bunu iyi yapıyor.
Visible from space, the Great Barrier Reef is the largest structure on Earth made by living organisms.
- Uzaydan görülebilen Great Barrier Reef, canlı organizmalar tarafından yapılan dünyadaki en büyük yapıdır.
Peter is continually making phone calls to his mother.
- Peter sürekli annesiyle telefon görüşmesi yapıyor.
Tom worries about making mistakes at work.
- Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.
The majority of big banks are introducing this system.
- Büyük bankaların çoğunluğu bu sisteme geçiş yapıyor.
Because the personal computer here cannot change the system, nothing can be done.
- Buradaki kişisel bilgisayar sistemi değiştiremediği için hiçbir şey yapılamaz.