yapıcılar

listen to the pronunciation of yapıcılar
التركية - الإنجليزية
constructors
plural of constructor
yapıcı
constructive

Constructive criticism is always welcome. - Yapıcı eleştiri her zaman sıcak karşılamadır.

I think we should use our time a bit more constructively. - Bizim zamanı biraz daha yapıcı kullanmamız gerektiğini düşünüyorum.

yap
do
yap
did

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

Did you do it by yourself? - Onu kendin mi yaptın?

yap
does

Why doesn't anybody translate my sentences? - Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?

Regardless of what he does, he does it well. - Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.

yap
{f} doing

You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job. - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.

I'm doing it for you. - Bunu senin için yapıyorum.

kanun yapıcılar
legislators
kanun yapıcılar
(Politika, Siyaset) lawmakers
yap
(Bilgisayar) do it

We'll do it when we have time. - Zamanımız olduğunda onu yapacağız.

You must do it yourself. - Onu kendin yapmalısın.

yapıcı
(Dilbilim) agent
yapıcı
actuator
yapıcı
positive
yap
made of

Bottles of beer are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

I want a suit made of this material. - Bu kumaştan yapılmış bir takım elbise istiyorum.

yap
{f} making

Don't be afraid of making mistakes. - Hatalar yapmaktan korkmayın.

Tom worries about making mistakes at work. - Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.

yap
{f} performing

Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver. - Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.

Dr. Jackson is performing an autopsy. - Dr. Jackson otopsi yapıyor.

yap
hold in
yap
{f} done

It can be done in a day. - O, bir günde yapılabilir.

He cannot have done such a thing. - Öyle bir şey yapmış olamaz.

yap
made up

This stool is made up of leather and wood. - Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır.

Tom has made up his mind to go to Boston to study. - Tom öğrenim yapmak için Boston'a gitmeye karar verdi.

yap
{f} make of

I'm not quite sure what to make of this. - Bununla ilgili ne yapacağımdan pek emin değilim.

What do you make of that? - Onunla ilgili ne yaparsın?

yap
held in

The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow. - Konferans öbür gün yapılacak.

Rio's carnival is held in February. - Rio karnavalı şubat ayında yapılır.

yap
commit

They voted to create a committee. - Bir komite oluşturmak için oylama yaptılar.

The committee had a long session. - Komite uzun bir oturum yaptı.

yap
{f} made

Beer bottles are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

Butter is made from milk. - Tereyağı sütten yapılır.

yap
make&
yap
make

I know you can make it. - Yapabileceğini biliyorum.

A good daughter will make a good wife. - İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.

yapıcı
constitutive
yapıcı
maker

Tom bought an ice cream and sorbet maker. - Tom bir dondurma ve şerbet yapıcı aldı.

yapıcı
builder
yap
committed

Many atrocities were committed during the war. - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.

He committed a gaffe when he asked whether she was pregnant. - O onun hamile olup olmadığını sorduğunda gaf yaptı.

yapıcı
constructor
yapıcı
maker; builder; constructor
yapıcı
constructive; creative; helpful
yapıcı
builder; master builder
yapıcı
creative, constructive; positive; maker; builder, constructor
yapıcı
monger
yapıcı
wright
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف yapıcılar في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Yap
An atoll in the Caroline Islands of western Micronesia
yap
To bark; to yelp
yap
informal terms for the mouth
yap
A badly behaved child, a brat
yap
A bark; a yelp
yap
To talk, especially excessively
yap
{f} yelp, bark; talk noisily or foolishly; chatter
yap
The mouth, which produces speech
yap
An informal talk
yap
{i} yelp, bark; chatter, foolish talk; uncouth person; mouth (Slang)
yap
The high-pitched bark of a small dog
yap
Of a small dog, to bark
yap
If a small dog yaps, it makes short loud sounds in an excited way. The little dog yapped frantically. An island group and state of the Federated States of Micronesia in the western Caroline Islands of the western Pacific Ocean. Discovered by the Spanish in 1791, it became part of a Japanese mandate after 1920 and fell to U.S. forces in 1945. the sound a small dog makes when it yaps
yap
bark in a high-pitched tone; "the puppies yelped"
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) AMMAL
Yapıcı
olumlu
yapıcı
Önemli ve yararlı işler yapan
yapıcı
Yapı ustası
yapıcı
Yapan, oluşturan, ortaya çıkaran, meydana getiren. Önemli ve yararlı işler yapan: "İkisi de zeki adamdı, akıllı adamdı, yapıcı adamdı."- Y. Z. Ortaç
yapıcı
Yapan, oluşturan, ortaya çıkaran, meydana getiren
yapıcılar
المفضلات