yapıcılar

listen to the pronunciation of yapıcılar
التركية - الإنجليزية
constructors
plural of constructor
yapıcı
constructive

All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive. - Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.

Constructive criticism is always welcome. - Yapıcı eleştiri her zaman sıcak karşılamadır.

yap
do
yap
did

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

The girl did nothing but cry. - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.

yap
does

He doesn't know who built those houses. - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.

Why doesn't anybody translate my sentences? - Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?

yap
{f} doing

I'm doing this for you. - Bunu senin için yapıyorum.

You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job. - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.

kanun yapıcılar
legislators
kanun yapıcılar
(Politika, Siyaset) lawmakers
yap
(Bilgisayar) do it

We'll do it when we have time. - Zamanımız olduğunda onu yapacağız.

You must do it yourself. - Onu kendin yapmalısın.

yapıcı
(Dilbilim) agent
yapıcı
actuator
yapıcı
positive
yap
made of

Beer bottles are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

In ethnic Iranian foods, you can see many products which are made of milk. - Etnik İran gıdalarında, sütten yapılan birçok ürün görebilirsiniz.

yap
{f} making

He was guilty of making a mistake. - O, bir hata yapmaktan suçluydu.

Making such a judgement may lead to wrong ideas. - Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.

yap
{f} performing

Dr. Jackson is performing an autopsy. - Dr. Jackson otopsi yapıyor.

They assisted him in performing the operation. - Onlar onun operasyonu yapmasında yardım etti.

yap
hold in
yap
{f} done

If it had not been for her help, you would never have done it. - Onun yardımı olmasaydı asla onu yapamazdın.

Having done my homework, I watched the baseball game on television. - Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim.

yap
made up

A molecule is made up of atoms. - Bir molekül atomlardan yapılmıştır.

She made up her face in 20 minutes. - O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.

yap
{f} make of

Tom doesn't know what to make of this. - Tom bunun hakkında ne yapacağını bilmiyor.

What do you make of that? - Onunla ilgili ne yaparsın?

yap
held in

Before the match, an opening ceremony was held in the Yoyogi stadium. - Maçtan önce Yoyogi stadyumunda bir açılış töreni yapıldı.

Parliamentary elections will be held in Germany in 2017. - Parlamento seçimleri 2017'de Almanya'da yapılacak.

yap
commit

The committee had a long session. - Komite uzun bir oturum yaptı.

The enemy committed a horrible manslaughter in the city. - Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.

yap
{f} made

She made coffee for all of us. - O hepimiz için kahve yaptı.

Beer bottles are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

yap
make&
yap
make

The baby is asleep. Don't make a noise. - Bebek uyuyor. Gürültü yapmayın.

A good daughter will make a good wife. - İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.

yapıcı
constitutive
yapıcı
maker

Tom bought an ice cream and sorbet maker. - Tom bir dondurma ve şerbet yapıcı aldı.

yapıcı
builder
yap
committed

Tom committed a bank robbery. - Tom bir banka soygunu yaptı.

Many atrocities were committed during the war. - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.

yapıcı
constructor
yapıcı
maker; builder; constructor
yapıcı
constructive; creative; helpful
yapıcı
builder; master builder
yapıcı
creative, constructive; positive; maker; builder, constructor
yapıcı
monger
yapıcı
wright
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف yapıcılar في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Yap
An atoll in the Caroline Islands of western Micronesia
yap
To bark; to yelp
yap
informal terms for the mouth
yap
A badly behaved child, a brat
yap
A bark; a yelp
yap
To talk, especially excessively
yap
{f} yelp, bark; talk noisily or foolishly; chatter
yap
The mouth, which produces speech
yap
An informal talk
yap
{i} yelp, bark; chatter, foolish talk; uncouth person; mouth (Slang)
yap
The high-pitched bark of a small dog
yap
Of a small dog, to bark
yap
If a small dog yaps, it makes short loud sounds in an excited way. The little dog yapped frantically. An island group and state of the Federated States of Micronesia in the western Caroline Islands of the western Pacific Ocean. Discovered by the Spanish in 1791, it became part of a Japanese mandate after 1920 and fell to U.S. forces in 1945. the sound a small dog makes when it yaps
yap
bark in a high-pitched tone; "the puppies yelped"
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) AMMAL
Yapıcı
olumlu
yapıcı
Önemli ve yararlı işler yapan
yapıcı
Yapı ustası
yapıcı
Yapan, oluşturan, ortaya çıkaran, meydana getiren. Önemli ve yararlı işler yapan: "İkisi de zeki adamdı, akıllı adamdı, yapıcı adamdı."- Y. Z. Ortaç
yapıcı
Yapan, oluşturan, ortaya çıkaran, meydana getiren
yapıcılar
المفضلات