تعريف yanlış في التركية الإنجليزية القاموس.
- mistake
If you see a mistake, then please correct it.
- Eğer bir yanlış görürsen sonra lütfen düzelt.
To make mistakes is not always wrong.
- Hatalar yapmak her zaman yanlış değildir.
- error
This is not an error.
- Bu bir yanlış değildir.
A new study suggests that hospital records for patients older than 65 are often incorrect, which may lead to serious treatment errors.
- Yeni bir çalışma 65'ten daha büyük hastaların hastane kayıtlarının çoğunlukla yanlış olduğunu ortaya atmaktadır, bu durum ciddi tedavi hatalarına yol açabilir.
- incorrect
A new study suggests that hospital records for patients older than 65 are often incorrect, which may lead to serious treatment errors.
- Yeni bir çalışma 65'ten daha büyük hastaların hastane kayıtlarının çoğunlukla yanlış olduğunu ortaya atmaktadır, bu durum ciddi tedavi hatalarına yol açabilir.
Cross out the incorrect words.
- Yanlış kelimeleri çiziniz.
- wrong
Parents teach their children that it's wrong to lie.
- Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
I wrote the wrong address on the envelope.
- Zarfın üstüne yanlış adres yazdım.
- false
Do you think her story is false?
- Onun hikayesinin yanlış olduğunu düşünüyor musunuz?
It seems that the news was false.
- Haber yanlışmış gibi görünüyor.
- mis
To make mistakes is not always wrong.
- Hatalar yapmak her zaman yanlış değildir.
Please forgive me for opening your letter by mistake.
- Yanlışlıkla mektubunu açtığım için lütfen beni affet.
- inaccurate
The data is often inaccurate.
- Bilgi çoğunlukla yanlıştır.
I believe this is inaccurate.
- Bunun yanlış olduğuna inanıyorum.
- fault
It's my fault. You haven't done anything wrong.
- O benim hatam. Yanlış bir şey yapmadın.
Tom said that he did nothing wrong and that it wasn't his fault.
- Tom yanlış bir şey yapmadığını ve bunun onun hatası olmadığını söyledi.
- erroneous
- mistaken
I think I mistakenly sent that email to Tom.
- Sanırım o email'i yanlışlıkla Tom'a gönderdim.
The war resulted from a mistaken policy.
- Savaş yanlış bir politikadan sonuçlandı.
- lapse
- fallacy
- inadvisable
- error, blunder, mistake, wrong, fault; wrong, incorrect, false, mistaken, improper, inaccurate, inexact, fallacious; wrong
- error, blunder, mistake; misstep
- untrue
- inexact
- wrong, incorrect, erroneous
- wrongly, incorrectly, erroneously: Beni yanlış anlama! Don't get me wrong!/Don't misinterpret what I'm saying. Onu yanlış tanıyorsun. You've got a wrong impression of her./You don't know her as she really is
- bug , FALSE
- miscue
- wrongly
The letter was wrongly addressed.
- Mektuba yanlış adres yazılmıştı.
You were wrongly accused.
- Sen yanlış yere suçlandın.
- amiss
Something amiss was going on.
- Yanlış bir şeyler oluyordu.
Something seemed amiss.
- Bir şey yanlış görünüyordu.
- improper
- corrigendum
- errant
- wry
- inaccuracy
- awry
- erronous
- spurious
- sham
- beam
- {i} fluff
- uncalled-for
- misleading
- demerit
- nice
- trouble
- misguided
Nothing could be more misguided.
- Hiçbir şey daha yanlış yönlendirilmiş olamazdı.
- ımproper
- garbled
- wrong to
- be false
- bug
Some bugs were fixed.
- Bazı yanlışlar düzeltildi.
- wrongs
Two wrongs don't make a right.
- İki yanlış bir doğru etmez.
Two wrongs do make a right.
- İki yanlış bir doğru eder.
- misprision
- fallacious
- corrupt
- slipup
- bad
The bad thing about inferiority complexes is that the wrong people have them.
- Aşağılık kompleksleri hakkında kötü şey onlara yanlış insanların sahip olması.
There was nothing wrong with their ability, it was just that the expense for each unit was so vast that the cost performance was bad.
- Onların yeteneğiyle ilgili yanlış bir şey yoktu, o sadece maliyet performansı kötü olan her bir ünite için giderin çok yüksek olmasıydı.
- lapsus
- {s} wrongheaded
- yanlış anlama
- misunderstanding
- yanlış yere koymak
- misplace
Tom has a tendency to misplace things.
- Tom'un şeyleri yanlış yere koymak gibi bir eğilimi var.
- yanlış anlamak
- {f} misunderstand
Better to understand a little than to misunderstand.
- Biraz anlamak yanlış anlamaktan daha iyidir.
- yanlış sunmak
- misrepresent
- yanlış yazmak
- misspell
I don't want to misspell anything.
- Bir şeyi yanlış yazmak istemiyorum.
- yanlış anlama
- misapprehension
- yanlış bilgi
- misinformation
- yanlış hüküm vermek
- misjudge
- yanlış tanıtma
- misrepresentation
- yanlış yorumlamak
- misinterpret
- yanlış bilinç
- false consciousness
- yanlış okuma
- misreading
- yanlış söylemek
- mispronounce
- yanlış yönlendirme
- (Askeri) meaconing
- yanlış yönlendirmek
- misinstruct
- yanlış yönlendirmek
- lead astray
- yanlış yönlendirmek
- (Argo) come the raw prawn
- yanlış yönlendirmek
- direct incorrectly
- yanlış anlaşılmak
- Be misunderstood
- yanlış biçimde
- wrong way
- yanlış davranış, hatalı hareket
- wrong behavior, wrong move
- yanlış davranışta bulunmak
- misconduct has been
- yanlış düşünmek
- wrong to think
- yanlış hatırlamıyorsam
- if i'm not mistaken
- yanlış hatırlamıyorsam
- if I am not mistaken
- yanlış hatırlamıyorsam
- if I recall correctly
- yanlış hatırlamıyorsam
- if I remember correctly
- yanlış kullanmak
- misuse
- yanlış kullanım
- misusage
- yanlış mesaj
- wrong message
- yanlış ad
- misnomer
- yanlış adlandırmak
- misname
- yanlış adrese göndermek
- misdirect
- yanlış adım
- a false step
- yanlış adım
- false step
- yanlış adım
- devious step
- yanlış adım atma
- out of step
- yanlış adım atmak
- to put a foot wrong
- yanlış aktarma
- misquotation
- yanlış aktarmak
- misquote
- yanlış alarm
- false alarm
- yanlış anlama çekmek
- take a word in the wrong sense
- yanlış anlamak
- get hold the wrong end of the stick
- yanlış anlamak
- to get sb wrong, to mistake, to misinterpret, to misunderstand, to misapprehend, to misconstrue
- yanlış anlamak
- get the wrong sow by the ear
- yanlış anlaşılma
- misunderstanding
- yanlış basmak
- misprint
- yanlış başlangıç
- false start
- yanlış beyan
- false representation
- yanlış bilgi
- bum steer
That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
- O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
- yanlış bilgi verme
- disinformation
- yanlış bilgi vermek
- give smb. the bum steer
- yanlış bilgi vermek
- misinform
- yanlış bilgi vermek
- to misinform
- yanlış dağıtma
- misdeal
- yanlış dağıtma
- misdealing
- yanlış dağıtmak
- misdeal
- yanlış değerlendirmek
- misjudge
- yanlış doğru cetveli
- erratum
- yanlış doğru cetveli
- corrigenda
- yanlış düzeltme
- (Dilbilim) error correction
- yanlış düşmek
- (for someone) to get the wrong number, have the wrong number (after dialing a telephone number)
- yanlış evlilik
- mismarriage
- yanlış evlilik
- misalliance
- yanlış evlilik yapmak
- misally
- yanlış fikirli
- wrongheaded
- yanlış hesap
- miscount
- yanlış hesap
- miscalculation
There might have been a miscalculation.
- Bir yanlış hesaplama olmuş olabilir.
Because of the miscalculation they lost a valuable time.
- Yanlış hesap nedeniyle onlar değerli bir zaman kaybettiler.
- yanlış hesap Bağdat'tan döner
- (Atasözü) When you discover that you've made a mistake, you ought always to correct it, no matter what the cost
- yanlış hesap etmek
- to miscalculate
- yanlış hesaplamak
- misreckon
- yanlış hesaplamak
- miscount
- yanlış hesaplamak
- miscalculate
- yanlış hüküm
- misjudgment
- yanlış hüküm
- misjudgement
- yanlış hüküm vermek
- misdeem
- yanlış ifade
- misstatement
- yanlış ifade etmek
- misstate
- yanlış inancı olmak
- misbelieve
- yanlış inanç
- misbelief
- yanlış inanış
- fallacy
- yanlış isim kullanma
- misnomer
- yanlış isimle çağırmak
- misname
- yanlış iz üzerinde
- on the wrong scent
- yanlış izlenim uyandırmak
- give smb a wrong impression
- yanlış kanı
- misconception
- yanlış kapı çalmak
- to go to the wrong person or place, bark up the wrong tree: Yanlış kapı çaldın. You've come to the wrong person
- yanlış kapı çalmak
- come to the wrong shop
- yanlış kapı çalmak
- to bark up the wrong tree, to come to the wrong shop
- yanlış kapı çalmak
- bark up the wrong tree
- yanlış karar vermek
- (hakem) miscall
- yanlış karar vermek (hakem)
- miscall
- yanlış kavrama
- misconception
It is a common misconception that malnutrition means not getting enough food.
- Yetersiz beslenme, yeterli miktarda yiyecek almama anlamına gelen yaygın bir yanlış kavramadır.
- yanlış kavramak
- misconceive
- yanlış kimlik tespiti
- mistaken identity
- yanlış kimseye güvenmek
- misplace one's confidence
- yanlış kullanma
- impropriety
- yanlış kullanma
- misuse
- yanlış kullanmak
- to misuse
- yanlış kullanım
- improper use
- yanlış numarayı aramışım
- I got the wrong number
- yanlış okumak
- misread
- yanlış olarak
- false
- yanlış olduğunu kanıtlama
- rebuttal
- yanlış olmak
- err
- yanlış olmak
- be wrong
- yanlış oyun
- misplay
- yanlış para üstü verdiniz
- You gave me the wrong change
- yanlış rol dağıtımı yapmak
- miscast
- yanlış sayma
- miscount
- yanlış saymak
- miscount
- yanlış saymak
- misreckon
- yanlış seçim yapmak
- (Argo) bet on the wrong horse
- yanlış seçim yapmak
- mischoose
- yanlış seçmek
- mischoose
- yanlış sinyal göndermek
- send wrong signal
- yanlış söylemek
- to mispronounce
- yanlış tanıtmak
- misrepresent
- yanlış tarih koymak
- misdate
- yanlış tedavi
- malpractice
The doctor who treated Tom should be sued for malpractice.
- Tom'u tedavi eden doktor yanlış tedavi için mahkemeye verilmeli.
- yanlış tekrarlamak
- misquote
- yanlış telaffuz
- mispronunciation
- yanlış telaffuz
- lisp
- yanlış telaffuz etmek
- to mispronounce
- yanlış telâffuz etmek
- mispronounce
- yanlış tercüme
- mistranslation
- yanlış tercüme etmek
- mistranslate
- yanlış uygulama
- misapplication
- yanlış uygulamak
- misapply
- yanlış vuruş yapma
- (bilardo) miscue
- yanlış yaklaşımlar
- (Hukuk) erroneous approaches
- yanlış yapa yapa öğrenmek
- learn the hard way
- yanlış yapan
- erring
- yanlış yapmak
- make a mistake
I do not want to make a mistake.
- Ben bir yanlış yapmak istemiyorum.
- yanlış yapmak
- misdo
- yanlış yaratmak
- miscreate
- yanlış yaratılmış
- miscreated
- yanlış yere
- by mistake
- yanlış yere göndermek
- misdirect
- yanlış yere koyma
- misplacement
- yanlış yere koymak
- mislay
- yanlış yerleştirmek
- misplace
- yanlış yol
- wrong
The country is headed on the wrong track.
- Ülke yanlış yolda ilerliyor.
We must've taken the wrong road.
- Yanlış yola girmiş olmalıyız.
- yanlış yol gösterme
- misdirection
- yanlış yol göstermek
- mislead
- yanlış yol göstermek
- misguide
- yanlış yola sapmak
- go astray
- yanlış yola sapmış
- astray
- yanlış yola sapmış
- quite afield
- yanlış yolda
- off the beam
- yanlış yolda
- off base
- yanlış yorumlama
- misreading
- yanlış yorumlama
- misconstruction
- yanlış yorumlama
- misinterpretation
- yanlış yorumlamak
- warp
- yanlış yorumlamak
- misread
- yanlış yorumlamak
- wrench
- yanlış yorumlamak
- misconstrue
- yanlış yorumlamak
- give a wrench to
- yanlış yön
- (deyim) off the beam
- yanlış yön göstermek
- misdirect
- yanlış yönlendirme
- misdirection
- yanlış yönlendirmek
- misguidance
- yanlış çeviri
- mistranslation
- yanlış çeviri yapmak
- mistranslate
- yanlış çıkmak
- to turn out to be wrong; (for a mathematical calculation) to come out wrong
- yanlış ölçmek
- mismeasure