This building looks large from the front, but not from the side.
- Bu bina önden büyük görünüyor ama yandan değil.
The two houses stand side by side.
- İki ev yan yana durur.
Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations.
- Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.
This paragraph is well written, but there is a mistake in the last sentence.
- Bu paragraf iyi yazılmış ama son cümlede bir yanlışlık var.
So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
- Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
The wrong time, the wrong place.
- Yanlış zamanda, yanlış yerde.
I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party.
- Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.
A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
- Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
The birds flew away in all directions.
- Kuşlar dört bir yana uçuştu.
We hurried in the direction of the fire.
- Yangın istikametinde koşturduk.
Who was at the party beside Jack and Mary?
- Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?
A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
- Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
Tom looked sideways at Mary.
- Tom yanlamasına Mary'ye baktı.
Inmates were forced to sleep in one cell, often sideways.
- Tutuklular bir hücrede uyumaya zorlandı, sık sık yan yana.
Some pickpocket stole my wallet on the train.
- Bir yankesici trende cüzdanımı çaldı.
Tom was leaning against the wall near the door.
- Tom kapının yanındaki duvara dayanıyordu.
He was burned to death in the fire.
- Yangında yanarak öldü.
Both buildings burned down.
- Her iki bina da yandı.
We walked along side by side.
- Biz yan yana yürüdük.
The two houses stand side by side.
- İki ev yan yana durur.
I'll leave a key with my next-door neighbour in case you get here before I do.
- Buraya gelmeden önce buraya gelme ihtimaline karşı, yanımdaki kapı komşuma bir anahtar bırakacağım.
Last night there was a big fire in the neighbourhood.
- Dün gece mahallede büyük bir yangın vardı.
The sentence has got too long again. Then just take out a few of the subordinate clauses.
- Cümle tekrar uzun sürdü. O zaman birkaç yan cümleyi çokarın.
According to some experts the spoken language uses few subordinate clauses.
- Bazı uzmanlara göre, konuşulan dil çok az sayıda yan cümleler kullanır.