تعريف yan في التركية الإنجليزية القاموس.
- side
We walked along side by side.
- Biz yan yana yürüdük.
I took sides with them in the argument.
- Ben, bu tartışmada onların yanında yer aldım.
- lateral
- side; direction; place; auxiliary, subsidiary; askew, sidelong
- collateral
- (a) side
- with; alongside, alongside of: Yanına hiç para alma! Don't take any money with you! Yanımda çalışıyor. He works alongside me
- asquint
- flank
- sideward
- aspect, side (of a matter)
- bye
- sidelong
- by
- parietal
- secondary
- part (of one's body): Her yanım ağrıyor. I ache all over
- subordinate
The sentence has got too long again. Then just take out a few of the subordinate clauses.
- Cümle tekrar uzun sürdü. O zaman birkaç yan cümleyi çokarın.
According to some experts the spoken language uses few subordinate clauses.
- Bazı uzmanlara göre, konuşulan dil çok az sayıda yan cümleler kullanır.
- ancillary
- neighborhood, vicinity, diggings: O yanlarda oturuyor. He lives in that area
- flanking
- in comparison with, alongside of: Hüsnü, Zühtü'nün yanında bir sıfırdır. Hüsnü's nothing compared to Zühtü
- lateral, side, located at or towards a side
- awry
- direction (line or course extending away from a given point)
- aslant
- (Biyokimya) para
This paragraph is well written, but there is a mistake in the last sentence.
- Bu paragraf iyi yazılmış ama son cümlede bir yanlışlık var.
- sidewise
- place
The darkest place is under the candlestick.
- Çıra dibine kör yanar.
So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
- Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
- party
The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.
- Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.
I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party.
- Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.
- direction
By mistake I boarded a train going in the opposite direction.
- Yanlışlıkla ters yöne giden bir trene bindim.
The army was advancing in the wrong direction.
- Ordu yanlış yönde ilerliyordu.
- subsidiary
- auxiliary
- (Biyokimya) neighbouring
- part
What is the hard part of learning Japanese?
- Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party.
- Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.
- skew
- {f} glowing
- sideways
Tom looked sideways at Mary.
- Tom yanlamasına Mary'ye baktı.
Inmates were forced to sleep in one cell, often sideways.
- Tutuklular bir hücrede uyumaya zorlandı, sık sık yan yana.
- cockeyed
- {f} glow
- laterality
- wall
Tom was leaning against the wall near the door.
- Tom kapının yanındaki duvara dayanıyordu.
Some pickpocket stole my wallet on the train.
- Bir yankesici trende cüzdanımı çaldı.
- burned
He was burned to death in the fire.
- Yangında yanarak öldü.
Ten houses were burned down.
- On ev yanıp kül oldu.
- by side
The old couple sat side by side.
- Yaşlı çift yan yana oturuyordu.
The two houses stand side by side.
- İki ev yan yana durur.
- (Biyokimya) neighbour
The neighbours have been banging about next door all morning.
- Yan komşular sabahtan beri gürültü yapıyor.
Last night there was a big fire in the neighbourhood.
- Dün gece mahallede büyük bir yangın vardı.
- rakish
- astray
- yan çizmek
- sidestep
- yan yana
- side by side
The old couple sat side by side.
- Yaşlı çift yan yana oturdu.
We walked along side by side.
- Biz yan yana yürüdük.
- yan çizmek
- evade
- yan yana
- alongside
I worked alongside Tom.
- Tom'la yan yana çalıştım.
The two houses stand alongside of each other.
- İki ev yan yana duruyor.
- yan bakmak
- leer
- yan dal
- lateral
- yan etki
- repercussion
- yan olarak
- laterally
- yan yana olmak
- adjoin
- yan ünsüz
- lateral
- yan ürün
- by product
- yan ürün
- spin off
- yan ürün
- fallout
- yan cümle
- (Dilbilim) subordinate clause
- yan cümle
- (Dilbilim) dependent clause
- yan düzeltme
- (Askeri) lateral deflection
- yan yüz
- check
- yan yüz
- side
- yan çizmek
- (deyim) flub the dub
- yan çizmek
- funk
- yan çizmek
- (Ticaret) shirking
- yan çizmek
- scrimshank
- yan çizmek
- cop out
- yan çizmek
- shirk
- yan çizmek
- (deyim) dodge the column
- yan çizmek
- sculk
- yan çizmek
- eluding
- yan çizmek
- skulk
- yan çizmek
- weasel out of something
- yan ödeme
- (Ticaret) benefit
- yan ödeme
- perquisite
- yan ödeme
- (Ticaret) perks
- yan ürün
- fall-out
- yan ürün
- associated product
- yan ürün
- (Biyokimya,Gıda) side product
- yan ürün
- offshoot
- yan ürün
- spin-off
- yan bakma
- leer
- yan bakmak
- Look askance, squint
- yan duvarlar
- side walls
- yan flüt
- (Muzik) Side flute
- yan kesici
- slapper
- yan sanayi
- Ancillary industry
- yan sanayi
- Supplier industry
- yan taraf
- side
He has a pain in his side.
- Onun yan tarafında bir ağrısı var.
Tom woke up with a pain in his side.
- Tom onun yan tarafında bir ağrı ile uyandı.
- yan tarafta
- Aside of
- yan yana gelmek
- come side by side
- yan yana getirmek
- to juxtapose
- yan çizgi
- (Spor) sideline
Tom stayed on the sideline.
- Tom yan çizgide kaldı.
- yan- sıma
- side of SI
- yan ateşi
- enfilade
- yan aynası
- side mirror
- yan açısı
- azimuth angle
- yan bakan
- squint-eyed
- yan bakan
- squint
- yan bakmak
- to look askance, to squint
- yan bakmak
- 1. to look askance at, look at (someone, something) hostilely or venomously
- yan bakmak
- goggle
- yan bakmak
- squint at
- yan bakış
- sideways glance
- yan bakış
- squint
- yan bant
- sideband
- yan bellek
- secondary storage
- yan binaya yaslı
- lean to
- yan bölüm
- side section
- yan cebime koy
- (Konuşma Dili) I don't believe you./Come on, who do you think you're fooling?/Pull the other leg, it's got bells on it
- yan cephe
- side frontage
- yan cümle gram
- subordinate clause
- yan dalga
- side wave
- yan dümenleri
- rudder controls
- yan etki
- side effect
We don't yet know the side effects of the drug.
- Henüz ilacın yan etkilerini bilmiyoruz.
Possible side effects include blurred vision and shortness of breath.
- Olası yan etkiler arasında bulanık görme ve nefes darlığı bulunmaktadır.
- yan frekans
- side frequency
- yan gelip yatmak
- sit back
- yan gelip yatmak
- to sit back
- yan gelmek/ gelip yatmak
- to take one's ease, relax, enjoy oneself (when one should be working)
- yan görünüş
- side elevation
- yan gözle bakmak
- 1. to look at (someone) out of the corner of one's eye. 2. to look askance at, look at (someone, something) disdainfully. 3. to look at (someone, something) hostilely or venomously
- yan gözle out of
- the corner of one's eye
- yan hakem
- linesman
- yan hakem
- lineman
- yan hakemi
- linesman, lineman
- yan istasyon
- tributary station
- yan kapı
- postern door
- yan kapı
- postern gate
- yan keski
- side cutter
- yan kulak
- side lobe
- yan lamba
- sidelight
- yan masa
- sideboard
- yan moren
- lateral moraine
- yan parçalar
- cheeks
- yan rüzgâr
- cross-wind
- yan sac
- fender
- yan savurma
- sideslip
- yan ses
- side tone
- yan sinyal
- sidelight
- yan sokak
- by-street, side street
- yan tarafı korumak
- flank
- yan ton
- side tone
- yan tutmak
- to show partiality to one person or side
- yan yan
- sideways
Inmates were forced to sleep in one cell, often sideways.
- Tutuklular bir hücrede uyumaya zorlandı, sık sık yan yana.
- yan yan
- edgeways
- yan yan
- sideward
- yan yan
- askance
- yan yan
- sidewise
- yan yan
- edgewise
- yan yan
- sidewards
- yan yan bakma
- side glance
- yan yan bakmak
- to look at (someone) malevolently, look daggers at
- yan yan gitmek
- sidle along
- yan yan gitmek
- to sidle
- yan yan gitmek
- edge
- yan yan gitmek
- edge away
- yan yan gitmek
- sidle
- yan yan gitmek
- edge off
- yan yan kaçmak
- sidle away
- yan yana
- side by side, abreast, collateral
- yan yana dizilen tahtalarla yapılmış olan
- carvel built
- yan yana gitmek
- sidle
- yan yana koyma
- apposition
- yan yana koyma
- juxtaposition
- yan yana koymak
- collocate
- yan yana koymak
- adjoin
- yan yana olma
- collocation
- yan yatan
- (gemi) raking
- yan yatmak
- (gemi) careen
- yan yatmak
- to list, to rake
- yan yatmak
- to lean to one side
- yan yatmış biçimde
- atilt
- yan yatırmak
- cant
- yan yatırmak
- (gemi) careen
- yan yelken
- spritsail
- yan yelken
- trysail
- yan yol
- sidetrack
- yan yol
- sideline
- yan yol
- branch road
- yan yol
- ancillary road
- yan yol
- accommodation road
- yan yol
- shunt
- yan yol
- bypath
- yan yol
- crossroad
- yan yol
- slip road
- yan yüklenebilir çekme römorkörü
- (Askeri) side loadable warping tug
- yan yüzme
- sidestroke
- yan çarkı
- paddle wheel
- yan çevrim
- tributary circuit
- yan çizen kimse
- shirker
- yan çizme
- sidestep
- yan çizmek
- be evasive
- yan çizmek
- 1. to try to get out of; to avoid, shirk, evade, dodge. 2. to pay no attention to, ignore
- yan ürün
- waste product
- yan ürün
- by-product
Vegans do not use animal products, or by-products, in their everyday lives.
- Veganlar günlük yaşamlarında, hayvansal ürünler, ya da yan ürünler kullanmazlar.
- yan ürün
- fall out
- yan ışık
- crosslight
- yan-oylum
- (Kimya) co-volume
- yan taraf
- flank
- yan yana
- cheek by jowl
- yan etki
- edge effect
- yan sanayi
- (Ticaret) subsidiary industry
- yan yana
- adjacent
I'd like you to get two adjacent rooms.
- Yan yana iki oda almanı istiyorum.
- yan yana
- (deyim) go hand in hand
- yan yatmak
- tilt
- yan yatmak
- (Askeri) heel
- yan etki
- side reaction
- yan etki
- by-product
- yan yana
- collateral
- yan yana
- side to side
- Yan dal
- (Tıp, İlaç) subspecialty
- Yan etki
- adverse effect
- yan dal
- lateral branch
- yan etki
- side-effect
- yanlar
- sides
- yan etki
- repercussions
- yan taraf
- aisle
- yan yana
- adjoin
Germany adjoins Holland.
- Almanya, Hollanda'yla yan yana.
The living room adjoins the dining room.
- Oturma odasıyla yemek odası yan yanadır.