yakalanmak

listen to the pronunciation of yakalanmak
التركية - الإنجليزية
arrested
get caught

Tom hid in the mountains because he didn't want to get caught by the police. - Tom polis tarafından yakalanmak istemediği için dağlarda saklandı.

I don't want to get caught. - Yakalanmak istemiyorum.

come down with
smite
catch an infection
to be caught

I didn't want to be caught. - Yakalanmak istemedim.

Tom doesn't want to be caught. - Tom yakalanmak istemiyor.

be caught

Tom doesn't want to be caught. - Tom yakalanmak istemiyor.

I didn't want to be caught. - Yakalanmak istemedim.

be arrested
contract
to be arrested
hitch
caught

Tom doesn't want to be caught. - Tom yakalanmak istemiyor.

How did the thief manage to avoid being caught? - Hırsız yakalanmaktan nasıl kaçınabildi?

get busted
(Dilbilim) come over
go down with something
succumb
attaint
be taken with
to catch (an illness)
incur
to be spotted, be detected, be seen
attack
to be caught; to be arrested; to contract, to go down with sth, to catch
to be caught; to be collared, be nabbed; to be seized
be smitten with
catch

I was afraid to catch a cold. - Ben soğuk algınlığına yakalanmaktan korktum.

She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold. - O, başka bir soğuk algınlığına yakalanmak istemediğinden dolayı odadan ayrılmayacak.

become infected
to be caught in (the rain, a storm)
yakalanmak (hastalığa)
get
yakalanmak (suçlu)
be busted
yağmura yakalanmak
to be caught in the rain
yakala
caught

Bill got up so early that he caught the first train. - Bill çok erken kalktı ve ilk treni yakaladı.

She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm. - Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.

yakala
catch

The man tried to catch hold of me by the collar. - Adam beni yakamdan yakalamaya çalıştı.

She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold. - O, başka bir soğuk algınlığına yakalanmak istemediğinden dolayı odadan ayrılmayacak.

yakala
{f} capture

I captured butterflies with a net. - Kelebekleri bir fileyle yakaladım.

We want to capture all the uniqueness of each language. And we as well want to capture their evolution through time. - Biz her dilin tüm benzersizliğini yakalamak istiyoruz. Ve biz zaman içinde onların evrimini de yakalamak istiyoruz.

yakala
snare

A fox isn't caught twice in the same snare. - Bir tilki aynı tuzakta iki kez yakalanmaz.

A fox is not caught twice in the same snare. - Bir tilki aynı tuzakta iki kez yakalanmaz.

yakala
(Bilgisayar) catch up

Of course I want to catch up! - Tabii ki yakalamak istiyorum!

She has to study hard and catch up with everybody in her class. - Sıkı çalışıp sınıfındaki herkesi yakalamak zorunda.

yakalanma
capture

I can't risk getting captured again. - Tekrar yakalanmayı göze alamam.

I can't let myself be captured. - Yakalanmama izin veremem.

yakalanma
contraction
yakala
{f} grapple
yakala
{f} grappling
yakala
{f} nabbed

The robber was nabbed this morning. - Soyguncu bu sabah yakalandı.

yakala
{f} catching

They succeeded in catching the tiger alive. - Kaplanı canlı yakalamayı başardılar.

Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases. - Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.

yakala
nab

The robber was nabbed this morning. - Soyguncu bu sabah yakalandı.

yakala
{f} capturing

I have created a perfect plan for capturing that crafty animal. - O kurnaz hayvanı yakalamak için mükemmel bir planı oluşturdum.

yakala
{f} collar

He seized the pickpocket by the collar. - Yankesiciyi yakasından yakaladı.

He grabbed me by the collar. - O, beni yakamdan yakaladı.

yakala
captured

If jumps too high the rat - it's captured by the cat. - Fare çok yükseğe sıçrasa da, kedi tarafından yakalanır.

The boy captured the bird with a net. - Çocuk bir ağ ile kuşu yakaladı.

yakala
acquire
burunundan yakalanmak
to be well and truly caught
cürmü meşhut halinde yakalanmak
to be caught red-handed
fena yakalanmak
to be caught red-handed
fenersiz yakalanmak
to be caught in an awkward position; to be caught red-handed, be caught in the act
fırtınaya yakalanmak
to be caught in a storm
hastalıka yakalanmak
to get sick, be taken ill
hastalığa yakalanmak
to catch an illness, to fall ill
hazırlıksız yakalanmak
to be caught unprepared
pamukçuğa yakalanmak
canker
sise yakalanmak
be fogbound
suçüstü yakalanmak
to be caught red-handed
yakala
sick him
yakala
catsh
yakala
overtake
yakala
overtaken
yakala
nail

Where did you nail them? - Onları nerede yakaladın?

I think you nailed it. - Sanırım onu yakaladın.

yakala
overtook
yakalanma
attack
yakalanma
pinch
yakalanmak
المفضلات