Felicja's children think that their father Lazarz is more handsome than Justin Bieber.
- Felicja'nın çocukları, babaları Łazarz'ın Justin Bieber'dan daha yakışıklı olduğunu düşünüyorlar.
He is handsome and clever.
- O, yakışıklı ve akıllıdır.
My boyfriend is smart, handsome, and friendly too.
- Erkek arkadaşım akıllı, yakışıklı, ve cana yakındır.
Tom is sweet, smart, and handsome.
- Tom tatlı, akıllı ve yakışıklıdır.
Tom plays in a band, and is very good looking.
- Tom bir grupta çalıyor ve çok yakışıklı.
What did you think of Tom? He's got a nice voice. Just a nice voice? Well, his face is nothing special, right? Really! I think he's pretty good looking.
- Tom hakkında ne düşünüyorsun? Onun güzel bir sesi var. Sadece güzel bir ses mi? Pekala, onun yüzü özel bir şey değil, değil mi? Gerçekten mi! Sanırım o oldukça yakışıklı.
He's a good-looking man.
- O yakışıklı bir adam.
He's a good-looking guy.
- O yakışıklı bir adam.