تعريف yakışıklılık في التركية الإنجليزية القاموس.
- handsomeness
- {n} beauty, elegance, gracefulness
- the quality of having regular well-defined features (especially of a man) A man who earns his living by handicraft; a handicraftsman
- A piece of cloth, usually square and often fine and elegant, carried for wiping the face or hands
- The quality of being handsome
- Work done by the hands; hence, any work done personally
- A piece of cloth shaped like a handkerchief to be worn about the neck; a neckerchief; a neckcloth
- the quality of having regular well-defined features (especially of a man)
- A man skilled or employed in handcraft
- {i} attractiveness, quality of being good-looking; generosity, liberality
- To touch; to feel with the hand; to use or h
- The quality or state of being handy
- A handkerchief
- In a handy manner; skillfully; conveniently
- yakışıklı
- handsome
Felicja's children think that their father Lazarz is more handsome than Justin Bieber.
- Felicja'nın çocukları, babaları Łazarz'ın Justin Bieber'dan daha yakışıklı olduğunu düşünüyorlar.
Am I handsome or not?
- Yakışıklı mıyım yoksa değil miyim?
- yakışıklı
- smart
My boyfriend is smart, handsome, and friendly too.
- Erkek arkadaşım akıllı, yakışıklı, ve cana yakındır.
He's smart, handsome and polite.
- O akıllı, yakışıklı ve kibardır.
- yakışıklı
- {s} shapely
- yakışıklı
- fine looking
- yakışıklı
- good looking
What did you think of Tom? He's got a nice voice. Just a nice voice? Well, his face is nothing special, right? Really! I think he's pretty good looking.
- Tom hakkında ne düşünüyorsun? Onun güzel bir sesi var. Sadece güzel bir ses mi? Pekala, onun yüzü özel bir şey değil, değil mi? Gerçekten mi! Sanırım o oldukça yakışıklı.
He's really good looking.
- O gerçekten yakışıklı.
- yakışıklı
- {i} stunner
- yakışıklı
- {s} well favored
- yakışıklı
- comely
- yakışıklı
- goodlooking
- yakışıklı
- brave
- yakışıklı
- personable
- yakışıklı
- sightly
- yakışıklı
- goodly
- yakışıklı
- good-looking
Tom is a good-looking man.
- Tom yakışıklı bir adam.
Tom is a good-looking guy, but he's not too friendly.
- Tom yakışıklı bir adamdır, ama çok samimi değil.
- yakışıklı
- handsome, good-looking (man)
- yakışıklı
- well favoured [Brit.]
- yakışıklı
- handsome, good-looking
- yakışıklı
- {s} well favoured